Askerlik dedikleri...

Bir dostumun yurtdışında çalışan oğlu askerlik görevini şu yakınlarda bitirdi; ilk birkaç gün evde bir ay bile sürmeyen askerliğin saatler tutan öykülerini anlatıp durmuş...

Kendi oğlum geçen yılın altı ayını askerlik görevini ifa ederek geçirdi; sonrasındaki günler yaşadıklarını çoğu keyifli öyküler olarak etrafıyla paylaştı.

Öyledir; erkeklerin özel tarihinde, ne kadar kısa sürerse sürsün, askerliğin kolayca silinmeyen izleri mutlaka kalır. Mahalle arkadaşlığı, mektep arkadaşlığı yanında bir de 'asker arkadaşlığı' vardır. Askerliğini aynı zamanda yapmış olanlar birbirlerine "Tertip" diye hitap eder; tertiplerin ikisi-üçü biraraya geldi mi, şamatadan geçilmez.

MetroPoll şirketinin üniversite gençliği arasında yürüttüğü taze bir araştırma, henüz asker ocağına gitmemiş üniversiteli gençlerin zihninde 'askerlik' konusunun aslında 'olumsuz' bir yeri olmadığına işaret ediyor. Neredeyse tamamı henüz askerlik görevini yapmamış üniversite öğrencilerinin yüzde 45'i "Askerlik görevi bugünkü şekliyle devam etsin" derken, "Profesyonel orduya geçelim, zorunlu askerlik kalksın" görüşünü seslendirenlerin oranı yüzde 40 civarında kalmış...

Kendimizden 'asker millet' diye söz ederdik, son zamanlarda bu tür anlatımlar azaldı; henüz askerliğini yapmamış üniversitede okuyan gençlerin önemli bir bölümünün sistemi sorgulamaması bu görüşün hâlâ geçerli olduğunu düşündürüyor. Gençler askerlik görevinden kaçma yanlısı değil...

Genelkurmay Başkanlığı araştırmayla ortaya çıkan bu gerçeği en kısa zamanda 'profesyonel ordu' projesine hız kazandırmak için değerlendirmeli. Hiç değilse yarısının askerlik görevine koşa koşa gitmekten yana olduğu bir ortam, gençlerin kıymetli vakitlerini daha yararlı işlerde değerlendirmelerini sağlayacak tedbiri almak için en kıymetli ortamdır.

Üniversiteli gençler eğitimleri bitip hayata atıldıktan sonra askere gidiyorlar ve aradaki süre ne kadar açılıyorsa askerlikle ilgili hevesleri de o kadar tahrip oluyor. Okurken askere gitse veya mezun olur olmaz göreve çağrılsa zorluklara daha kolay katlanabilir gençler; ancak mezuniyet sonrası hayatın hayhuyu içerisinde debelenirken 'zorunlu askerlik' tam bir kâbus senaryosuna dönüşebiliyor.

Devlet hizmetine giriyor gencimiz ve kıdem almaya başlıyor... Ya da kendi işini kuruyor, ufak da olsa para kazanmayı öğreniyor... Önemli/önemsiz şirketlerde çalışanlar kendilerine bir yer ediniyor... Üniversitede master ve doktora yapıyor, ders veriyor... Hemen hepsi çoluk-çocuğa karışıyor, göbek nahiyeleri kalınlaşmaya yüz tutuyor...

Tam terfi sırası geldiğinde, daha fazla para kazanacakken, maaşının artmasını beklerken, yurtdışından davet aldığı bir sırada, eşi ikinci çocuklarına hamile olduğunu açıkladığı gün... "Askere gel" diyorlar...

Üniversitedeyken MetroPoll anketine, "Askerlik sistemi aynen devam etsin" diyen (yüzde 45), ya da "Bedelli askerliğe karşıyım" görüşünü açıklayan (yüzde 41.3) da askere çağrıldığında görüşünü değiştiriyor.

Nereden mi biliyorum? Şuradan: Medyada köşesi olan veya görüş açıklayanlara hayatın her kesiminden "Bedelli askerlik için bize destek olun" mesajları yağıyor. Sürekli. Ülkemizdeki en örgütlü grup, hiç kuşkunuz olmasın, 'bedelli askerlik' için seferberlik başlatanlar. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bir TV programında verdiği mesajı olağanüstü bir şevkle "Bu defa olacak" keskinliğiyle yorumladı organize gençler; ardından meydana gelen gelişme bugüne kadar pek görülmemiş bir öfke çığına dönüşüverdi.

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un ordunun insan ihtiyacı açığının devam ettiğine Başbakan Erdoğan'ı ikna etmesi, özellikle 'bedelli askerlik' konusunu bir takıntı haline getirmiş gençler için hayal kırıklığına yol açtı.

Hayal kırıklığına uğrayan genci askere alsanız ne olur?

Üzerinde düşünülmesi gerekli bir sorudur bu.

Ülkemiz bugünkü sayılarda bir orduya sahip olmak zorunda değil; hiçbir ülke değil... Etrafıyla barışmış, terörle mücadelede yeni bir strateji uygulamayı benimsemiş bir ülkeyiz ve ordumuz da bu yeni duruma ayak uydurmak zorunda. Eldeki silâhların ileri teknolojisi ve yüksek fiyatları meslekten asker olmayanlara teslim edilmemelerini gerektiriyor.

Teknoloji-yoğun silâhları profesyonel askerler kullanıyor zaten; bugünkü sistemde asker ocağına giden elektronik mühendislerine, bilgisayar mühendislerine -hiç değilse çoğuna- sıradan işler yaptırılıyor. Yanlış mı bu, değil: Altı aylığına aralarına katılan birine eğitimi birkaç ay sürecek bir silâhı neden emanet etsinler ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.