Dünya Sarayında

dünya sarayında

nice medeniyetlerin ayak izi vurularak

yüksek sütunları dikilerek

anıların ve yarınların bağrında salık verdi
sonra da yerle yeksan kalarak
tarihin aydınlık kuyusunda kayboldu
 
dünya sarayında
nice insanlığın ruh yükü dokunarak
beden kafesinde misafir olarak
mekanların ve zamanların başında soluk aldı
sonra da yerle yeksan olarak
toprağın karanlık beşiğinde eridi
 
tarih
çilekeş dünyanın yoldaşıdır
hayatın emzirdiği sırdaşıdır
beden seramiğinin fırınında pişerek
göz vitrininde sergilenen 
yarınlardır
 
yıllar
zaman tezgahında akrep kemirerek
tükenmeye yüz tutan sayfalardır
ömür sermayesinin sınırında biterek
söz imbiğinde seslenilen 
anılardır
 
karanlığın yorganı üzerine çekilerek
geçmişin bataklığında boğularak
kaybolmuş yaşamlar
 
zamanın ruhunda izleri bulunarak
parçalanan taşlara el sürülerek
sırrını gösteren harabeler
 
toprağın saklı hikayesinde
sesleri yankılanarak
uzaklığın gümüş yatağında
vesikalarını bırakarak
kum sıcaklığında eriyen
kan nehrinde kapanan 
tarihler
 
dünyanın kireç kaplı taşlı yolunda
ayrılmaz ve dağılmaz iki olgu
biri insan ömrü boyunca sınırları kopan
zamandır...
diğeri zaman üstü zamanların ipi tutulan
tarihtir...
 
el terinin zerafetinde işlenen takılarla
göz yerinin nedametinde yazılan belgelerle
ateşle kül olan çağın emeğindeki yapılarla
geçmişin bataklığında kaybolmuş toplumlar
tarihin hafızasında yer bularak
anıları ve yarınları çağın ötesine
taşınır
 
edebiyat fısıltıları
sanat kırıntıları
mimari yıkıntıları
günümüzn zaman ruhunda
kafa odasında
kalb adresinde sergilenir
 
eski sayfaların günümüze serdiği anısında
ağızdan ağıza süzülen söz çeşmesinin yanıtında
yüzlerce yıldır göz yurduna sürülen taşlı anıtında
nice fırtınaların sesi yankılanmıştır
dünya sarayında
nice göz yaşının yağmuru emilerek
nice hadiselerin acısı kalpleri tutarak
insanlığın ruh torbasında 
yaşanmıştır

 
toprağın derisi
taşların gerisi
onlarca medeniyetleri sarsarak ezmiştir
sayısız er ve hatun kişilerin
beden etini, hatıralarını yutmuştur
deniz gibi kemiklerini çekerek
karanlığın kafesine 
kapatmıştır
dünya sarayında 
siyah mermerli kıta
siyah yüzlü insanlığın
hayallerini güneşe atarak yaktığı
yürek sızısının ruhuna aktığı
çile kurşunun şakaklarına saplandığı
yaşlı dünyanın
yaslı Afrika'sı
 
sömürgecilik çağında
siyah yüzlü
mahsun ve mazlum insanlar
kara kıtanın kucağından zorla koparılarak
yeni kıtanın hapishanesine itilmişlerdi
boyunlarına asılan paslı zincirin sürüklenişinde
bilinmezlere bileklenmişlerdi
vatanlarını, hürriyetlerini, kök tuttukları tarihlerini
hasılı her şeyini
denize gömerek geride bırakmışlardı
kurt iştahlı
vahşi dişlerin çarkında
köle olarak çalıştırılmışlardı
 
Kuzey Amerika...
Güney Amerika...
siyah tenin alın terinden
nasırlı elin yoğrulmasından
en önemlisi
kan ve gözyaşının üzerinde
yükselmiştir
 
Sömürgecilik çağından 
bu güne
Afrika'nın devasa
yer üstü, yeraltı kaynakları
batılılar tarafından kepçelenerek
durmaksızın
Avrupa'ya
Amerika'ya
taşınmaya devam ediyor
ekonomik çıkarları,
sanayi ihtiyacına ham madde temini uğruna
Afrika'nın sırtına kırbacını şaklatmaya
sürdürüyor...
 

dünya sarayının 

çatlak zemininde yer alarak
gerilimi süren mezhep kavgalarının
alevi saran devlet savaşlarının
ortasında kaynayan
Orta doğu
 
tarih boyunca
vaat edilmiş topraklar
misyonuna sarılarak
Orta doğunun bağrına bıçak gibi
saplanan İsrail
 
gövde üstünde baş bırakmayarak
kinlerini kustular
kanlı yıkımlarda bulunarak
her vakit boğazları sıkılarak
gözyaşı döktürerek
hayatını zindana çevirdikleri
Filistin
 
Özkan Karaca
1.04.2015 İstanbul
 
ozkankaraca@atlantikmedya.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.