A.Kerim KARAAĞAÇ

A.Kerim KARAAĞAÇ

FARZLA NAFİLEYİ KARIŞTIRMA

Ramazan nedeniyle bütün camilerde mevsim normallerinin çok üstünde bir doluluk yaşanıyor. Kadınıyla, erkeğiyle, çoluk çocuğuyla camileri dolduran bu topluluk farzların yanında diğer nafileleri büyük bir iştah ile yerine getiriyor. Normalde yatsının dört rekât farzını camide eda etmeyi zül gören insanlar bu ayda yirmi rekât teravi ile birlikte otuz üç rekât namaz kılmaya bir ay boyunca devam ediyor. Bu örnekte verilen çarpıklık her kese malum olmasına rağmen devam ediyor. Farzların sayısının azlığı devamlı yapılmasının zaruretindendir. Nevafil dediğimiz nafileler ise bu devamlıktan doğan disiplinin getirdiği bir iştah ile ona ilave edilenlerdir. Yani farzlar esastır nafileler ise cabasıdır.

Burada diğer bir kavram kargaşasına daha değinelim. Umumiyetle nafilelere sünnet denir. Fakat buradaki yanlış yönelimler Fıkıh ilminin sünnet tarifi ile Hadis ilminin sünnet tarifinin farklı olduğunu bilmemekten kaynaklanmaktadır. Hadis ilmine göre sünnet, Resulullah’ın söyledikleri, yaptıkları ve sesiz kalarak koydukları tepkilerin tamamıdır. Fıkha göre ise, Resulullah’ın (sav) farzlara ilaveten yaptıkları nafilelere sünnet denmiştir. Yani Hadis ilmine göre öğlenin farzı dahi Resulullah’ın (sav) sünnetidir. Fakat fıkıh ilmine göre farza ilaveten yaptıklarını sünnet diye adlandıran insanların beş vakit farzı eda etmeyip sadece özel zamanlarda çokça nafile yapma çabası Resulullah’ın (sav) sünnetine aykırı bir davranıştır.

Hadisleri büyük bir dikkat ile okuyanlar hemen fark edecekler ki nafile ibadetlere de Resulullah (sav) tarafından bir üst sınır getirilmiştir. Bu sınırı aşmak isteyen Sahabe Resulullah (sav) tarafından sınırı aşmama cihetinden uyarılmışlardır. Bu konuda günümüzde yapılan aşırılıkların nedeni bunun bilinmemesidir. Esas olan ise ”Az dahi olsa hayırlı olan devamlı olandır” düsturu ile hiçbir ibadeti diğerine tercih etmeden hayatın her alnında Kuran’ın bize emrettiği ibadetleri ihlâs ve iştah ile yerine getirdikten sonrasında nafilelere yönelmektir. Zira hayatta nafilelerle abartılan her ibadet diğer önemli ibadetin önemsenmemesine yol açacaktır.

Ebû Hureyre’den (rah),Resulullah (sav)“ Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur”  dedi:                                                                               

...Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği)nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, onu korurum.” (Buhârî / Rikak 38)

Bu Hadiste de görüleceği üzere ancak aksatılmadan devam edilen farzların üzerine ilave edilen nafilelerin bir önemi vardır. Farzlar ile Allah’ın rızasına yaklaşan kul buna ilave ettiği nafileler ile O’nun sevgisine, ilgisine ve yardımına muhatap olur.

Kuran’ı bir ay boyunca hatmedenler eğer bunun yanında mealini okurlarsa aşağıda ki ayetin onlarca tekrarına şahit olacaklardır.

“Onlar ki, namazlarında devamlı ve kararlıdırlar; kendilerine rızık olarak verdiğimiz rızıklardan başkalarının yararına harcarlar.”(Enfal / 3)

Kuran, namaz ile infakı hep beraber değerlendirmiştir. Yani öğlen namazına son sünneti ilave eden, zekâtının, fitresinin de emredilen kısmının üzerine ilave etmesi icap eder. Yani namazına namaz ilave edenin, iş parasından ve malından vazgeçmeye gelince bundan imtina etmesi bir ibadeti diğerine tercih ediyor olmasından dolayı yanlış bir uygulamadır.

O zaman itikadınıza, mezhebinize ve meşrebinize göre nafile bir eylem nedir veya ne değildir?

Camiye giderken çöpleri karıştıran insanların yanından umarsızca geçerek yirmi rekât teravi kılmak nafile bir eylemdir.

Yanında çalışanlarına yediğinden yedirmeyip, giydiğinden giydirmeyip onu 700 lira asgari ücret ile zaruret içinde yaşamaya mahkûm eden işletme sahiplerinin yüzlerce müşterisine iftar vermesi nafile bir eylemdir.

Fitresini kuru üzüm üzerinde, zekâtını %2,5 üzerinden vermeyi arttırmayanın, üç ayları oruçlu olarak tamamlaması nafile bir eylemdir.

Piyasaya olan borçlarını ödememeyi hatta silmeyi adet edinen ticaret erbabının Ramazan umresine gidip günahlarının affedileceğini düşünmesi nafile bir eylemdir.

İhale almak için bazı devlet erkânına rüşvet veren, yapmadığı işin hak edişini önceden alanların, camiye itikâf etmek için çekilmesi nafile bir eylemdir.

Başörtülü kızların mağduriyetini görmezden gelip rektörlük, dekanlık peşinde koşanların televizyonlarda sahur programlarında dinden diyanetten bahsetmesi nafile bir eylemdir.

Evlenince yalnızlığa terk ettiği Anne ve babasına ilgi göstermeyip vefaatine müteakiben arkalarında hocalara para ile taze Yasin okutmak nafile bir eylemdir.

Her türlü sınıfsal ve ekonomik ayrışmayı mecburi ve olmaz olmaz görenin farz kılarken yanındakiler ile sıkışmaya çalışması nafile bir eylemdir.

Banka kredisini faiz olmaktan çıkarıp anasının ak sütü mesabesine indirenlerin öğlen namazının son sünnetini huşu ile eda etmesi nafile bir eylemdir.

Bir şey alırken kendine tam tartıp başkalarına eksik tartmayı kâr gibi görenlerin 33 kere Subhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber tesbihatında bulunması nafile bir eylemdir.

Hâlâ hiç kimseyi affetmeyen profesyonelliğiyle övünürken “Şefaat ya Resullah” diye kubbeleri inleterek cehennemden kurtulmayı vehmetmek nafile bir eylemdir.

Marketten evinize et alırken aklınıza gelmeyen komşularınıza Kurban bayramında inek kesip bir parça kemikli et götürmek nafile bir eylemdir.

Demokrasi havariliği yapıp müminliği liberal muhafazakârlığa dönüştürürken yirmi bin kişiye iftar yemeği vermek nafile bir eylemdir.

Suriye’de Müslüman kanı dökülmesini diplomatik manevralarla geçiştirirken Somali’de aç ve açıklarla beraber iftar etmek nafile eylemdir.

Elli kilometre yürüyüp anca suya ulaşan Ganalı kardeşlerine(!) kuyu açmak yerine Türkçe öğretip Horon teptirmek nafile bir eylemdir.

Fakirin halinden anlamak için onun sofrasına koyduğunu yeyip getirdiğini bırakmak yerine getirdiklerini yerken karşısındakine acıyarak bakmak nafile bir eylemdir.

Aylarca arayıp sormadıkları dava arkadaşlarını dört ayda bir arayıp “bir ara bir araya gelelim” diyenlerin tatile gitmeyecek bir şuurda olduklarını iddia etmeleri nafile bir eylemdir.

Arkadaşlarının gıyabında ona “red oyu” kullanmayı makbul görüp ilk karşılaştıklarında onun yüzüne sempatik bir ifadeyle tebessüm etmek nafile bir eylemdir.

Yıllardır saçını süpürge edip hizmetinde kusur etmeyen hanımının üzerine gizlice bir genç kızı imam nikâhıyla alıp onun tesettüre girmesine sebep olduğuyla övünmek nafile bir eylemdir.

Kendinin ve ailesinin tüketimini kısmayıp o parayı kazanmak için Müslüman kardeşinin rızkına göz dikenlerin “Ebu Sufyan sofrası” nda cemaatlerine iftar verip övgü beklemeleri nafile bir ibadettir.

Müşterilerine gayet nazik ve görgülü davranırken Müslüman kardeşlerine ve ailesine ağzına geleni söylemeyi samimiyet olarak görenlerin misvak kullanması nafile bir ibadettir.

Jeep’inin ve giydiklerinin markasıyla övünen ve yenisi çıkınca hemen değiştirenlerin umreye gidip kefen niyetiyle ihram giydim iddiaları nafile bir eylemdir.

Okuduklarına hayatında yer vermeyi hiç düşünmeden, ölülerine ulaştırmak için Kuran’ı baştan sona anlamadan tefekkür etmeden ve tertile riayet etmeden hatmetmek nafile bir eylemdir.

Bunlar Resulullah ‘ın Sünneti değil…

Nafile bir eylemdir…

Bakın o zamanın Hac konusunda duyarlı dindar(!) müşrik Mekkelilerin yaptıkları nafile eylemler ile ilgili olarak Kuran şöyle  seslenir;

          “(Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haramı onarıp gözetmeyi, Allah’a ve ahiret gününe inanıp da Allah yolunda elinden gelen her türlü çabayı gösterenlerin (cihad edenlerin) imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbu ki bunlar Allah katında (hiç de) denk değildir. Ve Allah (bile bile) zulmeden topluluğa asla hidayet etmez. (Tevbe / 19)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.