Freud, Korkunç İvan, Hitler ve Değişen Tedavi Yöntemleri

Lisedeyken psikanalizin babası kabul edilen Sigmund Freud'u kokain müptelalığıyla suçlayan bir makaleyi okuduğumda, o dönemin koşullarını bilmediğim için Freud'un topluma ters gelen fikirlerinin kaynağını kendimce çözmüştüm.
 
Zaten makaleyi hazırlayanların amaçları da buydu. Yani bakın Freud'un yerleşik değer yargılarıyla çatışan fikirleri var bu fikirlerin de kaynağı kokain demek istiyorlardı. Oysa o dönemde doktorlar çok uzun yıllar grip olan hastalara bile kokain tedavisi uyguluyorlardı. Bunu öğrenmem için tam 25 yıl geçmesi gerekti.
 
Tarih boyunca hastalıkların tedavisinde önce kullanılan sonra zararlı olduğu anlaşılan o kadar çok şey var ki ...
 
Bunlardan bir tanesi de civa. Civa antik çağda ve ortaçağda çok farklı amaçlarla kullanılmış olan bir madde. Çin hükümdarı Qin Shihuang
ölümsüzlük arayışı sırasında civanın tuzağına düşenlerden sadece birisi ...
 
Yaptığı baskılar sonucunda öldürülmekten korkan şifacıları Çin hükümdarına sürekli olarak civa içiriyorlarmış . Tabiki onlar da bu tedavi yönteminin  ne tip sonuçlara yol açacağını bilmeden bunu yapıyorlardı büyük ihtimalle.
 
Ölümsüzlük ararken 49 yaşında civa zehirlenmesinden ölen
Qin Shihuang hiç şüphe yok ki başına böyle bir felaketin geleceğinden habersizdi.
 
Ölümsüzlük fikrine öylesine kafayı takmıştı ki hayatının son dönemlerinde Terakota savaşçıları olarak bilinen ve yakın zamanda keşfedilen binlerce normal insan boyutlarında savaşçı heykellerinin yapılmasını emretmişti. Anıt mezarında onu sonsuza dek korumaları için....
 
Freud'un öğrencisi Jung, psikotik rahatsızlığı olan hastalarının rüyalarında gördükleri suretleri tarif ettirip resim haline getirtiyormuş. Ortaya çıkan tuhaf suretlerin , başka madenlerden altın elde etmek için civa kullanan simyacıların sembolleri ile aynı olduğunu fark etmiş miydi bilmiyorum?
 
Simyacılar bazılarına göre bugünkü kimyanın temellerini atan ilk öncüler. Ortaçağ boyunca farklı metallerden civa kullanarak altın elde etmeye çalışmışlar . Tabiki bu deneyler sırasında büyük çoğunluğu "ruh hastası" haline gelmiş . Civa kullanımı ya da laboratuar ortamında buharlaşmış civa solunmasının, ileri boyutlarda psikolojik sorunlara neden olduğu artık ispatlanmış durumda.
 
Civa, tarihte 'eklem rahatsızlıklarının' tedavisinde kullanılıyormuş. Bu maddenin kurbanı olanlardan biri de tarihte Korkunç İvan olarak bilinen Rus Çarı..
 
Korkunç İvan'ın eklem rahatsızlığı olduğu yakın zamanda mezarından çıkartılan kemikleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda anlaşıldı.
 
Civa kullanan kişilerde önlenemez öfke patlamalarının olduğu biliniyor. Bu insanlar doğuştan mı psikopattılar yoksa civa mı onları bu hale getirdi acaba ? Kendi öz oğlunu ani bir öfke patlaması sonucu öldüren Korkunç İvan'ın bu davranışını tetikleyen şey civa kullanımı sonucu ortaya çıkan psikotik durum muydu acaba? Burada tartışmaya en açık olan mesele, böyle bir durumun insanın sorumluluğunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı konusu ...
 
Civa gibi bir çok madde modern zamanlarda da önce tedavi için kullanılmış sonra zararlı olduğu anlaşılıp tedavi listesinden çıkartılmıştır.
 
Anfetamin kullanımı da aynı şekilde ilk önce bir çok kişiye verilmiş daha sonra zararlı olduğu anlaşılıp, uyuşturucular kategorisine alınmıştır.
 
Hitler gibi doğuştan akıl hastası olan bir adama sürekli olarak yüksek dozda vitamin niyetine anfetamin verilmiş olması ne hazindir. Alışkanlık yaptığı için her gün artan dozlarda anfetaminin patolojik olarak akıl hastası kabul edilen bir adama verilmiş olması hiç şüphesiz trajik sonuçlara yol açmıştır. Ya da trajedinin dozunun daha da artmasına neden olmuştur.
 
50 milyon insanın ölmesine 80 milyon insanın sakat kalmasına neden olan bu akıl hastası adamın beyninin içindeki ifriti fişekleyen anfetaminlere acaba 2. Dünya Savaşında ölen insanların sorumluluklarının ne kadarını yükleyebiliriz?
 
Anfetaminler merkezi sinir sistemini uyaran uyuşturucular kategorisinde olan beynin normal nörokimyasal çalışma mekanizmasını değiştiren kimyasal maddeler olarak biliniyor . Zaten bazı sentetik ya da tabii maddelerin uyuşturucu kategorisine girmesinin nedeni de bu . Beyinde ruh durumunu belirleyen ve sağlıklı işleyen bir mekanizma var. Bu mekanizmayı iptal eden ya da değiştiren maddelerin tamamına uyuşturucu deniyor.
 
Peki her derde deva olan yüzlerce hastalığı iyileştirdiği iddia edilen bitkilere ne demeli ?
 
"Alternatif tıp" olarak bilinen ve daha çok geleneksel metotlara dayanan ama hiç bir şekilde faydalı olup olmadığı deney yapılmadığı sürece ispat edilmeyen tedavi metotları çokça tartışılıyor.
 
Bunları test etmenin basit bir yolu var. Google Akademik'e girip o bitkinin ismini yazarsanız bugüne kadar o konuda üniversitelerde çalışma yapılıp yapılmadığını rahatlıkla görebilirsiniz. Yapılan çalışmalarda şifalı bitkilerin bazıları ile plasebo ilaçları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı ispatlanmış durumda. Plasebo yalancı ilaç demek. Yani verilen şekerleme ile şifalı olduğu söylenen bitki arasında bir fark çıkmıyor.
 
Şifa bulanların büyük çoğunluğu şifa bulacağına kesin olarak inandığı için iyileşiyor.
 
Bir çok üniversite şifalı olduğu söylenen bitkiler üzerinde araştırmalar yapıyor ve bunların çoğunun yanlış olduğunu ortaya çıkartıyor .
 
Ama sevindirici olan bazı bitkilerde etki mekanizmaları ispat ediliyor ve ilaçları yapılarak tedavide kullanılıyor. Ayrıca modern farmokolojide bir çok bitkinin içindeki bazı etken maddeler ayrıştırılarak ilaç yapımında kullanılıyor.
 
Alternatif tıbbın revaçta olmasının en önemli nedeni, modern tıbbın bazı kronik hastalıkların tedavisi konusunda aciz kalması ..
 
Akut hastalıklarda (aniden ortaya çıkan hastalıklar) çok başarılı olan modern tıp kronik hastalıkları tedavi etme konusunda bazen yetersiz kalabiliyor. İşte tam da bu noktada alternatif tıp adı verilen metotlar devreye giriyor.
 
Zayıflama çayı diye 10 tane bitkinin karışımınından oluşan bir set sunuyorlar size. İçine koydukları bitkilerin onlarca yan etkisi var. Her bitkinin içinde yüzlerce kimyasal madde var. 10 tane bitki ile 1000 tane kimyasal maddeyi farkında olmadan vücudunuza almış oluyorsunuz. Bu da karaciğere sürekli yük bindirililmesi anlamına geliyor. Profesör Osman Müftüoğlu bu konuda bir makale yazmıştı. Şifalı bitki kullanımıyla artan karaciğer hastalıkları arasındaki bağlantıya değiniyordu.
 
Sözün kısası her şeyi olur olmaz kullanmamak en güzeli. Bir de tabii ki şüpheciliğin zaman zaman yararlı olabileceğini de akılda tutmakta fayda var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.