Giresun İzlenimlerim - I - Yozlaşan Giresun

Giresun İzlenimlerim - I -

Yozlaşan Giresun

Hem yoğun bir yılın yorgunluğu hem de anamın – babamın, sevdiğim toprakların verdiği hasretle bu yılki tatilimi memleketim Giresun’da geçirmeye karar vermiştim.

 Bayrampaşa’daki Büyük Otogar her ne kadar eski Topkapı Otogarı kadar nostaljik olmasa da yine insanların içini kimi zaman sevgiyle, kimi zaman hasretle, kimi zaman da üzüntüyle dolduruyor.

 Ben de hem hasret vardı hem de kavuşma sevinci.

 Otobüsün tekerleri ikindi vaktiyle birlikte yavaş yavaş döndükçe hasretin acısı o kadar azalmaya, sevincim de artmaya başlamıştı.

Günün verdiği yorgunluktan olsa gerek en son verdiğimiz moladan sonra hiç gözümü açamamıştım. Gökyüzünde hafif parlaklık oluşmaya başladığında gözümü Samsun’da açtım.

Samsun, Karadeniz’in en gelişmiş ve en modern şehri.

Her nedense bu şehir bana hep hüznü anımsatmıştır.

Çünkü bu şehirde Emekli Müftü Zübeyir Koç amcamı kaybetmiştim.

Samsun’un çıkışı olan Terme’de mola vermiştik.

Terme’den sonra artık Karadeniz’deki tüm irili ufaklı şehirler boncuk gibi dizilmeye başlamıştı. Her 15 – 20 km. sonra bir şehir geliyordu.

Tüm şehirler Karadeniz’in dalgalarıyla bütünleşmiş, dalgaların verdiği sesin ahengiyle birlikte o doğal güzellikleri seyredince insan Yaradan’a karşı ne kadar aciz olduğunu anlıyordu.

O dağların muhteşemliği, yeşilin her tonunun serpilmesi, çarşaf gibi serilmiş bir deniz ve gökyüzündeki bulutlardaki ilginç şekiller insanı ucu bucağı olmayan düşünce ufuklarına sürüklüyordu.

Ne kadar da ufakmışız biz Yaradan karşısında.

İşte insan bunu anlayabiliyorsa ne mutlu ona.

Karadeniz’i böyle temâşâ ederek Giresun’un şirin ilçesi Görele’ye varmıştık.

Bizi orada muhterem babam bekliyordu.

Vakit kaybetmeden bir minibüse atlayarak Çanakçı yolu üzerindeki Şahin Yuva Köyümüze koyuluverdik.

17 km.’lik yolu genişletmek için hummalı bir çalışma var. Bazı yerlerde yola engel olan yamaçları parçalayarak dereye atıyorlar. Bazı yerlerde de dere yatağını dolduruyorlar.

O yamaçlar parçalanırken koca kayaları dereye doğru yuvarlıyorlardı. Bazı kaya parçaları eğreti duruyordu. İnsan oradan geçerken büyük bir korkuya kapılıyordu; o kayalardan biri ya arabanın üstüne düşerse diye.

 

….

                Yazımızın bu bölümünde biraz kaybolan kültürel ve doğal güzelliklerimizden bahsetmek istiyorum.

                Allah bize ne güzel bir doğa bahşetmiş. Ama biz bu doğayı katletmek için elimizden geleni yapıyoruz.

                En başta Görele’ye dökülen Çanakçı Deresi’nin kirliliğinden bahsedeceğim.

                Çanakçı’nın lağım pisliği direkt bu dereye akıtılıyor. Ben burada Çanakçı Belediyesi’ni tamamen suçlamıyorum. Ancak çözüm üretmeleri gerekir. O güzelim dere bir zamanlar göstere göstere akarken şimdi içindeki tüm pislikleri barındırarak Karadeniz’e dökülüyor.

                Bu yetmezmiş gibi yıllarca tüm şirinliğiyle akan dereye, evlerden akıtılan deterjanlar, kimyasal gübreler sebebiyle artık derenin eski güzelliğinden eser yok.

                Belki inanmayacaksınız ama dereye neler atılmış biliyor musunuz?

                Çekyatlar mı dersiniz, plastik kaplar mı dersiniz, eskimiş beyaz eşyalar mı dersiniz aklınızın ucuna gelmeyecek nice pislikler dereye atılmış.

                Şimdi bu dereden hayır mı bekleyeceğiz?

                Yozlaşma sadece dereyle kalsa yine iyi.

                Tamam, büyük bir yatırım yapılarak Karadeniz sahil yolu tamamlandı. Ama doğayı katlederek.

                Artık sahil boyunca çoğu şehirlerde insanların Karadeniz ile ilişkisi kesilmiş durumda.

                Öyle eskisi gibi Karadeniz’in karşısında çay yudumlamak kolay değil.

                Ama bu kentlerden en şanslısı Tirebolu.

                Cidden Tirebolu eski güzelliğini muhafaza ettiği gibi daha da değerlenmiş.         

                O otantik yapısı, o tarihi kalıntıları ve bozulmayan doğallığı ile Giresun’un en güzide ilçesi konumunda.

                Sahil yolu direkt denizin kenarından geçmiyor. Daha içeriden geçerek insanlar hâlâ denizle iç içe.

                Şunu iyi bilmeliyiz ki burası, Giresun’un en gelişmeye müsait ve tarihi dokusunu en güzel muhafaza eden ilçelerinden biri olacak.

                Giresun’un doğal yapısındaki değişikliklerin yanı sıra kültürel alanda da büyük bir yozlaşma dikkat çekiyor.

                Eskiden imece konusunda Giresun örnek gösterilirken şimdi tam tersi olmuş durumda.

                Büyüklerimiz anlatırdı; Komşusunun işi bitmemizse imece yapılarak bir an önce onun işi bitirilsin diye çaba sarfedilirmiş.

                Şimdi ise artık kimsenin kimseye yardım etmesini bırakın, insanlar birbirlerine selam vermekten bile neredeyse imtina ediyorlar.

                O eski birlik ve beraberliğin yerini hırs, yardımlaşmanın yerini tabiri caizse takoz olma çabası almış.

                Kültürel konularda da büyük bir kabuk değişikliği içerisinde Giresun insanı.

                Durum artık eskisi gibi değil.

                Giresun kültürü de dejenere olma yolunda.

                Karadeniz sahil boyunca en güzel kültüre sahip olan şehirdir Giresun.

                Kemençesi olsun, yemekleri olsun, oyunları olsun, Türküleri olsun,  sosyal ilişkileri olsun, giyim konusu olsun, aklınıza ne gelirse bir başkadır Giresun’un kültürü.

                Ama zamanla bu kültürü mumla arayacak gibi Giresunlular.

                Giresun, büyük bir kayıp içerisinde.

                Hem doğal yapısı itibariyle, hem de insan ilişkileri açısından.

                Buna en kısa zamanda çözüm bulunmalı.  

                Bu çözüm neler olabilir?

                Devlet, Giresun ve benzer durumdaki kentlere el atmalı.

                Değişim ve ilerleme sadece yapılan yollarla, fabrikalarla olmamalı.

                Asıl değişim aslını muhafaza ederek yapılan değişimdir.

                Bir milletin kültürü yok olmaya başlarsa, o millet geleceğe umutla bakamaz.

                Çünkü o millet giderek kendini, özünü kaybeder.

                 Hükümet yetkililerimizin, yapılan bunca güzel işin yanında kültürel güzelliklerimizin muhafazası yönündeki çalışmalarına daha fazla önem ve ağırlık vermelerini bekliyorum.

                Esasen bir devletin asıl amacı ve varlık sebebi de bu olsa gerek. Bizi ayakta tutan ve bizi biz yapan değerlerin muhafazasına daha fazla yatırım yapmak..

                İşte o zaman ülkemizin güzelliğine güzellik katılmış, halkımızın yarınlara güvenle yürüyüşünün önü açılmış olacaktır.

               Bu ülkeye, değerlerimizin muhafazası ve geliştirilmesine hizmet eden herkesi şükranla anıyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum