Güneş Doğdu ve Dedi

Rabbime hamdolsun ki, biz aciz kullarına yeni bir gün daha ihsan etti.


Bugün Hicrî 17 Rebî’ul-Âhir 1447, Miladî 9 Ekim 2025 Perşembe.

Sabah namazından geldim. Evimizin batıya bakan odasında Rabbimin bizlere verdiği sayısız nimetleri düşünüp O’na şükrettim. O’nun (cc) emriyle doğup batan, ışığıyla dünyayı aydınlatan ve ısıtan Güneş’in doğma anında Konya’nın batı ufuklarında yaptığı tebdilatı temaşa etmeye başladım. Ortalık henüz tam aydınlanmamıştı. Arz da, sema da griydi. Meram’ın ağaçları, servileri, “şahadet parmağı gibi göğe ağan minareleri”; bir kartal bakışıyla Konya’yı tarassut eden Akyokuş Tepesi; bu kadim şehrin sırtını yasladığı Loras ve Takkeli Dağları; bu iki dağ arasındaki yüksek tepelere konumlanmış, yanan lambalarıyla adeta yere düşen yıldızlar gibi etrafına ve Konya’ya ilim ışıkları saçan Erbakan Üniversitesine ait binalar… Henüz tam zahir olmamışlardı. Sabahın sisinde sadece siluet hâlindeydiler. Lakin batı ufkunun üzerindeki bulutlarda yavaş yavaş beliren kızıllıklar, Güneş’in doğuşunu tüm insanlığa müjdeledi.

Her Sabah Yeni Bir Âyet Gibi

Yaklaşık yirmi beş bin kez (yaşım × 365) tanık olduğum bu eşsiz manzara, kulluğumu idrak etmek için yeterli bir delil aslında. Güneş ezelden beri Allah’ın emriyle, saniye sapmadan doğuyor ve batıyor. O, kendisine verilen vazifeyi eksiksiz ve tam zamanında yapıyor.

Önce sema ve onun göğsünde yuva kurmuş beyaz bulutlar kızarmaya başladılar. Sonra Konya’nın batı ufuklarına doğru inen bu ateşten kıvılcımlar, Takkeli ve Loras Dağlarını kana bürüdü. Kampüse ait fakülte ve yurt binaları da az bir gecikmeyle aynı renk libaslara büründüler. Birkaç dakika sonra önce Akyokuş Tepesi, ardından Konya’nın minareleri bu yeni renge boyandılar. Sema ve ufuk kızıl bir perdeye dönüştü.

Bu Manzara Beni Dua İklimine Sürükledi

Gözüm bu muhteşem manzaraya dalarken kalbim hızla çarpmaya başladı.
Rabbim! Bu ne kadar güzel ne kadar muhteşem ne kadar ibretamiz bir manzara!
Ve bu seyrine doyum olmayan tablo, yaklaşık sekiz milyar insanla beraber bana da sunuldu. Bu sebeple gözüm bu muazzam ve emsalsiz manzaradayken kalbimin atışları hızlandı. Dualarımdaki şuur ve samimiyet oranı hissedilir derecede arttı. Elim semada, kalbim maverada, gözüm Konya ufuklarında, işrak vaktine kadar; “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e, ehli beytine ve ashabına salât ve selâm olsun...”
diye başlayan dualarımı yaptım. İşrak namazına kadar Güneş’le sohbet ettim.
Allah’ımızın devasa büyüklükte olan bu mübarek kuluna Gazze’den, Filistin’den haberler sordum.

O dedi ki:


“Kur’an’a, hadislere, tarihe ve günümüzde yaşananlara bak.”
Anlattı, anlattı ve en sonunda şu hikâyeyle sohbeti bitirdi:

Hz. İsa (as) ile Yahudi’nin Yolculuğu

Hz. İsa (as) bir Yahudi ile yolculuğa çıkar.
İsa Efendimiz ona:
“Benim iki ekmeğim var. Senin kaç ekmeğin var?” diye sorar.
Yahudi, üç ekmeği olmasına rağmen “iki” der.

Yollarına devam ederken bir cüzzamlı hastaya rastlarlar.
İsa Aleyhisselam asasıyla dokunup hastayı iyileştirir.
Sonra yine sorar: “Kaç ekmeğin var?”
Yahudi yine “iki” der.

Bu mucize birkaç kez daha tekrarlanır; Yahudi, her defasında aynı cevabı verir.
İsa Aleyhisselam’ın mucizelerine rağmen Yahudi iman etmez.

Bir müddet sonra İsa Aleyhisselam bir ağacın gölgesinde uyumaya başlar.
O sırada, o bölgenin valisinin hasta bir kızı vardır. Ölüleri dirilten, hastalara şifa veren zatın memleketlerine geldiğini duyan vali, adamlarını onu bulmaya gönderir. Askerler ağacın altındaki İsa (as)’ı bulurlar.
Fakat Yahudi, “O sizin aradığınız benim, getirin hastayı iyileştireyim.” der.
Hasta kızı getirirler, Yahudi asasını vurunca kız ölür. Yahudi’yi idama mahkûm ederler.

İsa Aleyhisselam uyanıp asasının kaybolduğunu görür. Durumu öğrenince Yahudi’nin asılmak üzere olduğunu görür ve der ki:
“Bu arkadaşımı serbest bırakırsanız, çocuğunuzu biiznillah diriltirim.”
Kabul ederler.
İsa (as) ölen kızın başına varıp: “Kum biiznillah” deyince, kız hem de hastalıktan kurtulmuş olarak ayağa kalkar.
Bu mucizeyi de gören Yahudi’de hâlâ iman emaresi yoktur.

Birlikte yollarına devam ederler.
Bir müddet sonra beş parça külçe altına rastlarlar.
Altınları taksim etmek mümkün olmadığından İsa Aleyhisselam:
“Herkes ekmeğine göre parça alsın.” der.

Bu zamana kadar “iki ekmeğim var” diyen Yahudi bu defa:
“Benim üç ekmeğim var, üç parça almam lazım.” der.
İsa Aleyhisselam:
“Beşi de senin olsun.” diyerek yol arkadaşlığını bitirir ve oradan gider.

Yahudi’nin sevinci dağlar kadardır. Tam o sırada yanına iki kişi gelir ve altınlara ortak olmak isterler. Yahudi, kurtulamayacağını anlayınca:
“Siz bekleyin, ben eve gidip bir araba getireyim, altınları onunla taşırız.” der.
Eve varır, karısına zehirli bir börek yaptırıp döner.
Bu arada o iki kişi, Yahudi’yi öldürme planı yaparlar. Yahudi geldiğinde onu öldürürler.
Sonra onun getirdiği zehirli böreği yerler ve üçü de dünya hırsı uğruna can verirler...

Güneşin bana anlattığı hikâye böyle. Yahudi tarihte nasılsa, günümüzde de öyledir.
Yüzyıla yakındır çoğu Yahudi, ellerine geçirdikleri finans gücüyle tüm dünyayı —ve içlerinde yaşayan Siyonist olmayan Yahudileri de— tehdit ediyor.
İletişim, sinema ve medya (özellikle sosyal medya) aracılığıyla da insanları kandırıyorlar.
(Hâlâ “iki ekmeklerinin” olduğunu söylüyorlar.)
Allah’a şükür ki Gazze katliamları, onların gerçek yüzünü tüm dünyaya gösterdi.
Halbuki kitabımız Kur’an ve Peygamberimiz (sav), onların gerçek yüzlerini asırlar öncesinden bize bildirmişti.

Bugün Güneşin Doğumuna Şahit Olduysanız...

Bu satırları okuyan aziz insan!
Doğan Güneş aslında tüm insanlara yeniden verilen bir ömür demektir.
O, Allah’ın bize hakikati görmemiz için her gün mesaj gönderdiği bir elçidir.
Hâlâ nefes alabiliyorsak, Güneş’in doğuşuna şahitlik edebiliyorsak, sonsuz mutluluğu kazanmak için hâlâ zamanımız var demektir.

Şükürle başlayan bir gün rahmetle dolar; dua ile başlayan bir sabah, huzurla akşama kavuşur.

Allah’ım!
Cümlemizi aklını, kalbini, gönlünü iyi çalıştıran, onları iyiye ve güzele ulaşmak maksadıyla kullanan kullarından eylesin.
Rabbim Gazzelilere ve tüm mazlumlara kurtuluşlar nasip eylesin.
Âmin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum