A.Kerim KARAAĞAÇ

A.Kerim KARAAĞAÇ

Hz.Hasan'In Fazİletİ, Halİfelİğİ ve Şahadetİ

Hz. Hasan(ra), ismi gibi güzel bir insandı. Peygamberimize göğsünden yukarısı çok benzediğinden dolayı ona; "Suret ve siyret bakımından bana benziyorsun " (buhari, müslüm) demişlerdir. Kendisi muttaki ve vera sahibidir. Bir gün mazlum bir adam Hz. Hasana bir mektup getirir ve huzurunda boynunu büker. Hz. Hasan mektubu henüz açmadan;

“Haydi git isteğin yerine getirilecektir” der. Huzurundakiler; “Ya İmam mektubu açmadın bile, onu okusan daha iyi olmaz mıydı?" derler. Hz. Hasan; “Mektubu okuyuncaya kadar o insanı karşımda tutsam, onun çektiği sıkıntı ve utanmadan dolayı Allah (cc.) beni mesul tutar diye karşımda bekletmedim” diyecek kadar ince ve hassas bir ruh güzelliğine sahiptir.

Yine bir gün Hz. Hasan'a bir adam gelerek yardım istedi. Hz. Hasan ona tuttu on bin dirhem verdi. O fakir adam parayı görünce hayret ve dehşetle ürpererek bir çığlık attı. “Ya İmam ben bunca parayı nerde saklar ne ile taşırım” dedi. Hz. Hasan sarığını başından çıkararak  “Al işte bu sarığım senin olsun paralarını bunun içinde muhafaza edersin.” diye buyurdular. Cömertliğin ihlasla buluşması insanı ne kadar çok etkilemektedir.

Fakat, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ticaretle uğraşırken de çok sıkı bir pazarlık yaparlar en düşük birimine kadar ısrar ederlerdi. Onların bu halini görenler, “Ya imam siz bu kadar ince hesaba karşılık hiç hesapsız dağıtıyorsunuz” derlerdi. Hz.Hasan da "Biri Allah için yapılıyor diğeri de ticaretin gereği" cevabı ile aynı zamanda ticaretin altın kurallarını koyuyorlardı.

Hz. Hasan altı ay halifelik yapmıştır. Nitekim Peygamber Efendimizin "halifelik otuz yıldır." buyurdukları tamam olmuştur.  İslam'ın en büyük iki ordusu karşı karşıya geldiği vakit, Peygamberimizin; "Şu benim oğlum Hasan, seyyiddir. Allah onun vasıtasıyla Müslümanların iki büyük ordusunu barıştıracaktır."dedikleri hadise mucizeleri ile gerçekleşmiştir. Halifeliği devrederek barışa vesile olmuştur. Fakat,  anlaşmaya göre halife ölünce yerine tekrar Hz. Hasan halife olacaktır, maddesi konmuştur. Fitneciler Yezide gelerek "Babanın saltanatı elinden gidiyor" derler. Onu kışkırtmaları, ayartmaları neticesinde saltanat hırsına kapılır. Ne yazık ki din büyüğü Hz. Hasanın barış yanlısı olması onlara yetmemişti. Yezid, “saltanatım elimden uçup gidecek” diyerek  çok geçmeden harekete geçti. Bunun üzerine, o güzel ahlak timsali Hz.Hasan'ı defaaten zehirlediler. Her defasında Hz. Peygamberin kabrine giderek O'nun şefaatiyle kurtuluyordu. Devamlı doktorların gözetiminde tedavisi yapılıyordu. Fakat ızdırap çekiyor, güçten düşüyordu. Hz. Hasan, verilen zehirlerden dolayı halsiz düşmüş, istirahat ediyordu. Nasipsiz Yezid devreye girdi. Dünya vaat ederek Cade isimli hanımını kandırmıştı. 0 zalim kadın, bu dünyadaki kötü sonunu ve ahiretteki azabını şöyle hazırladı.  Hz.Hasan'ı uyur bulunca, sinsice hain planını gerçekleştirmeye başladı. Başucunda duran testinin içine elmas parçacıklarını döküp suyu karıştırdı. Elmas zerreleri su ile karışırken, o da gelecek için planlar yapıyordu. 0 duygular içinde hızlıca gözden kayboldu. Ama mahkeme-i kübradan kaçamayacağını bilemeyecek kadar kin ve öfke doluydu. Fakat sonunda daha iyi bir yere geleceğini umarken cüzam hastalığına yakalanacak ve kimsenin bulunmadığı bir yere götürülüp yapayalnız ölüme terk edilecektir.

  Merhamet timsali Hz. Hasan gözlerini açtığında, kız kardeşine;

"Kardeşim Zeynep, şimdi rüyamda Dedemizi (Peygember s.a.v.)gördüm, beni iştiyakla yanına çağırıyordu." diye seslendi. Sonra o hasretin yangınlığıyla; "Bana biraz su ver ki, ayrılık ateşimi söndüreyim" dedi. Hz. Zeynep zehirli testinin tülbendini açtı. İmam Hasan'ın eline suyu verdi. İmam Hasan bir yudum içti. Elmas zerreleri onun vücudunun her köşesindeki hayat ipliklerini parça parça ederken, o elmas zerreleri mel'un kadına beddua ediyor, kendilerinden utanıyordu. İmam inleyerek bir ah çekti, yer ve gök onunla inledi. "Ah bu nasıl bir içecek ki içimi yaktı bıraktı. Bu ne kötü bir içecek ki canımı ciğerimi dağladı."dedi. Testiyi yere atarak parçaladı, içindeki sular döküldü. Şaşılacak şey ki, o zehir, toprağa bile tesir etti ve toprak damar damar ayrıldı. Hz.Hasan'a son dakikalarında bir ürperti geldi. Bu hali gören Hz.Hüseyin;

"Niçin ürküyorsun gözümün nuru! Hasretini çektiğin dedemiz Allah'ın Resulü orada, babamız Hz.Ali, annemiz Hz.Fatıma, Büyükannemiz Hz.Hatice, dayılarımız Kasım ve Tahir, amcalarımız Hz. Hamza ve Hz.Cafer oradadır, artık senin hasretin bitecek..." diye tesellide bulunuyordu. Hz.Hasan kardeşine;

"Nasıl ürkmem a kardeşim; şu ana kadar hiç görmediğim ilahi emir sırrına gidiyorum." diyerek şehadet getirdi. Hz.Hasan'ın rengi, cennetteki zümrüt yeşili köşkü gibi oldu ve oraya giderken melekler ona eşlik ettiler. Kardeşinin şehit edilmesinden sonra, artık Hz.Hüseyin yalnızdı...

Devam edecek 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum