İğdenin Dalları Yerde

İğde kokulu olmak…

Ne güzel şey…

Sevdiğine ‘İğde kokulu yârim’ diyebilmek ne kadar hoş!..

Ve iğde ağacı gibi tevazuya bürünebilmek…

Hem gönüllere kokunla huzur vermeyi başaracaksın, hem de başın yerde tevazu üzere olacaksın…

Ne haşmetli bir duruş… Ne mütevazı bir tavır!..

İşte iğde ağacının bu hali bana her zaman çarpıcı gelmiştir…

Dikkate değer bulmuşumdur.

Ve her zaman insanı kapsayan, kuşatan, bürüyen bir yanının olduğunu düşünmüşümdür.

‘Bürünmek’en sevdiğim kelimelerden biri…

Öyle sıcak, öyle kavrayıcı ve öyle şefkat dolu ki… Anlatmam mümkün değil!

Gece bürür bizi…

Alır koynuna âdeta…

Tüm sızılarımızı dindirircesine…

Günden ne kalmışsa geceye bizi yoran, yokuşa süren hepsini eritir yok eder bu bürüyüşü ile…

Dostlarımızda öyledir…

İğde kokulu dostlarımız…

Bürürler bizi…

Bürünürüz dostluklarına…

Kaygısız ve alabildiğine güvenle…

En küçük bir tasamız bile kalmaz. Bir sünger gibi ne varsa olumsuzluk adına gönlümüzde çeker alır…

Şiirler de öyle değil mi?

İğde kokulu şiirler…

Sığınırız onlara… Tutunuruz kelimelerine, hatta harflerine…

Her harf içimizde bir mânâ tohumuna dönüşür…

Yüreğimizde bir cümbüş oluşur.

Şiire bürünürünüz.

İyi ki de bürünürüz…

Acılarımız diner…

Önce iğdenin kokusunu sevdim… Çocukluk yıllarımın muhteşem güzelliği idi…

Açmış haline bayılırım. Kokusu enfestir. Açtığı dönemlerde büyüklerimiz koparıp getirerek evde duvarlara asarlardı.

Bu kokuyla evin odaları şenlenirdi.

Açılınca harika bir görüntüsü vardır.

Yapraklarını seyretmekle doyamazsınız.

Nereden mi biliyorum?

Çocukluğumun unutulmaz en doğal kokusu idi…

Ben iğdeyi çocukluk yıllarımdan köy okulumuzun hemen aşağısındaki tarlalarından bilirim.

Ne zaman oradan geçsem onların kokusu ile içimi doldururdum.

Halen de öyle… Köye gittiğim yaz aylarında yolumu mutlaka buraya düşürürüm.

İğde’yi yemeyi de çok severim.

Farklı bir lezzeti vardır. Kuruyemişçi de önce iğde ararım… İstanbul’a geldiğim ilk gençlik yıllarımda hangi kuruyemişçinin önünden geçsem iğde görmeden edemezdim.

Bakıp geçemezdim.

Birazcık eğleşir onları seyre koyulurdum.

Sonra da bir kese kağıdına tarttırdığım iğdelerin tadına varırdım.

Gönlümde köyüm ve çocukluğum ‘bir tatlı tebessüm’ gibi beliriverirdi.

Nedense burnum yine iğde kokusu ile doldu…

Hay Allah…

Ne oldu bana yahu?!

Yaşlandım herhalde!

Dostlar

İğde kokulu olalım.

İğdede olduğu gibi dışımız heybetli, içimiz mütevazı olsun…

Kokumuz dostlarımızı, etrafımızı sarsın.

Sevilen ve güvenilen kişiler olalım.

Gölgesinde bağdaş kurulmayan, altında bir yudum soğuk su içilmeyen, yâr ile iki çift hoş söz edilmeyen ağaç bahtsız değil midir?

Bizde öyle olmayalım!

Gölgemiz dost dinlendirsin.

Kokumuz yârene huzur versin!

Sözün burasında o muhteşem Çorum türküsünü hatırlamanın tam zamanı… 

İğdenin Dalları Yerdedir Yerde
Gız Siyah Kekilin Yüzüne Perde
Irast Gelir İsek Bir Tenhe Yerde
Söz Almadan Salar Mıyım Ben Seni

Sunam Al Beni Aman Sar Beni
Sevdim Bir Hoşum İçtim Serhoşum

Deve Yüksek Atamadım Urganı
Üşüdükçe Çek Üstüne Yorganı
Yedi Yıldır Derde Derman Aradım
Acep Sende Mola Derdim Dermanı

Sunam Al Beni Aman Sar Beni
Sevdim Bir Hoşum İçtim Serhoşum 

HABER NAME/ 12.01.2012 canbolatugur@gmail.com/ https://twitter.com/ugurcanbolat

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum