Medyada kim kimi nasıl tasfiye edecek

Medyada 'tasfiye' ihtimali, günün üzerinde en çok mürekkep tüketilen tartışması; herhalde televizyonlar da tartışmayı ekrandan sürdürüyordur. Eli kalem tutan, gazetelerde köşesi olanlar ortak bir konu bulup işlemeye başladı mı, onu ülkenin en önemli sorunu sanmaları da arkadan gelir... Bütün Türkiye'nin 'Kürt sorunu açılımı'nı bir tarafa bırakmış “Medyada kimler tasfiye olacak?” sorusuna cevap aradığını sanıyor medyamız...

Konuya çok önce giriş yapıp diyeceklerimi dediğim için bu kez tartışmanın dışında kalmak istiyordum. Olmadı, olamadı. Bir Hürriyet yazarı beni 'Türk matbuatı tasfiye kurulu' başkanlığına lâyık gördü; Akşam yazarlarından biri de, aynı gün, hazırladığı 'medyadan ilk tasfiye edilecekler listesi'nde ikinci sıraya beni yerleştirdi.

Her ikisine de teşekkür ederim.

Konuyla ilgili ilk yazımı geçen yıl (26 Temmuz 2008, 'Gerçekler de yalan söyleyebilir') okumuştunuz. Birkaç ay önce (15 Mayıs 2009, 'Bu ne nefret, bu ne sevgisizlik') konuya tekrar dönmem gerekti.

Medyada bugün yürürlükte olan düzenin 27 Mayıs (1960) sonrasında ihtilâlciler tarafından oluşturulduğuna inanıyorum ben. Bir bankanın parasıyla 'Öncü' adında bir gazete çıkardı ihtilâlciler; bugünlerde çeşitli gazetelerde köşeleri tutan yaşı kemale ermişlerin çoğu o gazetede görev almıştır.

Öncü'nün tespit edebildiğim ana kadrosu ilginç isimlerden oluşuyor: Yazı işleri müdürü Altan Öymen, istihbarat şefi Oktay Ekşi'ydi. Orhan Duru, Nilüfer Yalçın, Oktay Kurtböke, Mustafa Özkan, Mete Akyol, Mehmet Ali Kışlalı, Mustafa Ekmekçi, Yaşar Aysev, Erdoğan Tokatlı, Hıncal ve Öcal Uluç kardeşler...

Kadrodan Altan Öymen ile Oktay Ekşi 27 Mayıs sonrasının Kurucu Meclisi'nde üyelik de yaptılar. Arkasındaki sermaye çekilip Öncü gazetesi yönetim değişikliğine uğrayınca, Altan Bey Bonn'a basın ataşesi, Oktay Bey de Londra'ya büyükelçilik mahalli kâtibi olarak atandı (1962). Altan Öymen ile yurda dört yıl sonra aynı gün döndüğünü Oktay Ekşi'nin anlatımından biliyoruz...

Yukarıdaki kadro sonraki yıllarda gazete ve dergilerde önemli konumlara gelerek kendilerinde 'umut' gördükleri gençlere de el verdi... Bir örnek: Şimdilerde Hürriyet'te orta sayfayı işgal eden yazar, mesleğe, Öncü kadrosunun 12 Mart (1971) öncesinde çıkardığı 'Yankı' dergisinde Ankara'da başladı; yıllardır Sabah'ın orta sayfasını işgal eden Öncü kadrosundan Hıncal Uluç'un çıkardığı 'Erkekçe' dergisiyle İstanbul'a geçti. Şimdi de Öncü kadrosundan Oktay Ekşi'nin başyazarı olduğu Hürriyet'te...

Tesadüftür...

12 yıl kesintisiz süren '90 Dakika' programının NTV tarafından 'izlenmediği' gerekçesiyle âniden bitirilmesini bir türlü anlayamadı Hıncal Uluç; oysa sonu getiren gelişme, son katılan program konuğu Hürriyet yazarıyla başlayan ilgi azalışıydı...

'İyi günde, kötü günde birbirini kollama' alışkanlığı bazen aleyhte sonuçlar da doğurabiliyor.

Şöyle bir özelliği de var bugüne kadar süregelen bu düzenin: İçinde yer alanlar birbirleriyle sürekli paslaşarak dayanışıyor -hatta bazen yalancıktan kavga eder gibi de yapıyorlar-, 'ötekileri' de elele vererek yıpratmaya ve mümkünse yok etmeye çalışıyorlar...

Yeni hedefleri Ekrem Dumanlı; iki yazısıyla medyadaki yanlışlıklara değindi diye demedikleri kalmadı Zaman'ın yayın yönetmenine...

Hürriyet'in pop sosyologu bile 'tasfiye edilecek gazeteciler listesi' hazırladığını ileri sürerek ayıpladı kendisini. Gerçi söylediği şeylerin çoğuna katılıyormuş, ama... “Mesleğin kriterlerini saymak ve o evsafa uymayan gazetecilerin tasfiye edileceğini tebliğ etmek başka bir şey” imiş...

Oysa Ekrem Dumanlı yazılarında 'mesleğin kriterlerini saymak' dışında bir şey yapmamış, herhangi bir isim için 'tasfiye edilmeli' dememişti...

'Pop sosyolog' lâkabı boşuna değil, o masum yazıdan şu sonucu da çıkardı: “Sadece iş dünyası ve medyada değil, belli ki, çok daha geniş çerçeveli bir 'toplumsal tasfiye' planı uygulamaya konuyor.”

'Komplocu' zihin herhalde böyle çalışıyor...

Aynı yazar tarafından birkaç ay önce kaleme alınmış bir yazıyı hatırlatmanın bir yararı olur mu, emin değilim. Emin değilim, çünkü 'tutarlı olmak' nicedir mesleğin gereği sayılmıyor; biraz da 'pop sosyolog' sayesinde... Mehmet Barlas, 'gazeteciler.com' sitesinden alarak, Hürriyet yayın yönetmeninin 26 Mayıs 2009 tarihinde kimlerin 'tasfiye edileceğini' yazdığını hatırlatıverdi...

Ben her fırsatta hayranlığımı belirtmeden edemiyorum ya, sebebi bu işte...

Mehmet Barlas'la aynı görüşteyim: Bugünlerde yaşadığımız medyayla ilgili tartışma, gazetecileri değil patronları daha fazla ilgilendiriyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.