Müjdat Görevini Yapıyor (!)

 

Müjdat Görevini Yapıyor (!)

 

Köyümüzde babamın bir köpeği var.

Adı Toni.

Sevimli bir köpek ama epeyce de ürkek bir hayvan.

Gölgesinden bile korkuyor.

Babam ona kasaptan arta kalan kemikleri alıp itinayla hazırlıyor, o da bir çırpıda midesine indiriyor.

Onun, kemikleri yedikten sonra bir de yerde sırt üstü yatıp keyif yapması var ya, insanı o kadar eğlendiriyor ki, anlatılmaz.

Toni’nin görevi yabancılara havlamak.

Eğer evin yakınından yabancı biri ya da yabancı bir hayvan geçerse hemen ürkek sesiyle havlamaya başlıyor.

O, yediği kemiklerin karşılığını havlayarak ödüyor.

Anamın da bir ineği var.

Onun adı da Zeliş.

Çok güzel ve sevimli bir inek.

Anamın âdeta dostu.

Çoğu zaman anamı, Zeliş’i ahırda sağarken onunla ya dertleşir halde ya da ona türkü söylerken buluyorum.

Anamın dostu Zeliş’in de görevi sütvermek ve gübre yapmak.

Ha bir de Mıstık’tan söz etmeliyiz size.

 

Benim evdeki Muhabbet Kuşum.

Onun da görevi cik cik ötüp eve neşe saçmak, bizi eğlendirmek.

Hoş da eğlendiriyor.

Oradan oraya konuyor.

İnanır mısınız bilgisayarda yazı yazmaya başlarken Mıstık benimle ilgilenmiyorsunuz diye beni kıskanıyor ve parmaklarıma konarak yazmama engel oluyor adeta.

Mıstık’ı severim. Çünkü eve neşe saçarak o da kendince bir görev yapıyor.

Demek ki yaşadığımız evrende herkesin bir görevi var.

Keza Müjdat efendinin de bir görevi var.

 

Müjdat ne yapıyor?

Kendince siyasi mizah yapar o.

Hayatı boyunca mizahla oturmuş mizahla kalkmış.

O da kendince görev yapıyor.

Adamcağız haklı.

Onu kim baş tacı etti?

Bizler…

Kim bilir kaç vatandaş onun filmlerini seyrederek, katıldığı tv programlarını izleyerek ona değer verdi.

Halktan bazıları onu değer verdi. O da kendisini önemseyen insanlara bir karşılık veriyor ve adeta bağırıyor, "Aptallaaar" diye.

Bence hiç kimse gocunmasın.

Kişi herkesi kendisi gibi bilirmiş.

 

Kimse üzerine alınıp da yüzde 60'ın içinde kabul etmesin kendini. Bu yüzdeyi ilk açıklayan kuyuya bir taş attı gitti, 40 akıllı o taşı yerinden çıkarmayı düşünmezken, Aziz efendinin bir takipçisi gelip bir taş da o attı kuyuya.

Bırakın ilgilenmeyin.

 

Bu iki "taş atan çocuk" gibi düşünen o kadar az kişi var ki, kuyunun dolması için asırlar geçmesi lazım. Zaten kuyu susuz, kör bir kuyu idi. Kimseyin suyuna mani bir durum da olmadığına göre, çeyrek asırda bir kuyunun başına gelip içeriye, "aptallaaar!" diye bağıran kişinin sesi önce kendi kulağına erişir. O da kendi çağrısına, "efendim" der. Bu sıfatı taş atan dışında kimse de üzerine alan olmaz.

 

Müjdat Efendi'ye ben kızmıyorum.

 

Müjdat’ı bu kadar popüler hale getirmeseydik, ona bu kadar değer vermeseydik, o kendisini "birşey" sanmayacaktı.

 

Demek ki ne yapmak gerek?

Herkese hak ettiği değeri vermek gerek.

 

Bence suçu sadece Müjdat’ta aramamalıyız.

Suçun büyüğü onu lüzumundan çok önemseyenlerde.

 

Naçizane tavsiyem onun da hayrına olacak bir iş yapalım ve kendisini "ademe mahkum" edelim. (Genç okuyucular için "ademe mahkum etmek", "yok saymak"tır.)

 

Ne dersiniz?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum