Adnan Zeki BIYIK

Adnan Zeki BIYIK

"Nadi Hocaya Bir Vefasızlık Daha"

 Biz Din Adamı mıyız Kin Adamı mı?

 

Geçtiğimiz yıllardan birinde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof Dr Mehmet Emin ÖZAFŞAR Selimiye Camiini gezerken “Nadi Hoca nerede” diye sormuş. Gerçekten de öyle Edirne’ye Selimiye’ye gelen insanlar bir iş adamını, ya da üst düzey bir bürokratı veya müftüyü sormuyor. Nadi Hoca nerede diyor. Neden mi? Çünkü 40 sene bu caminin tabiri caizse köleliğini yapmış, Selimiye ile yatıp kalkmış, mesai mefhumu olmaksızın Selimiyeyi, Sinan’ı tanımak isteyen yerli yabancı yüzbinlerce insanımıza ücretsiz (meccanen) bu kutlu mabedi üşenmeden, sıkılmadan anlatmış değerli bir din adamı Nadi ERSOY…

 

O kadar ki Selimiye aşkı yüzünden yer yer belki ailesini ihmal bile etmiş bu Selimiye delisi imam…Allah Ondan binlerce kez razı olsun. Bu mübarek mabedi ulusal basında da televizyonlarda da bize muhteşem cümleleriyle tanıtan Nadi ERSOY’dur…Niye yalan söyleyeyim ben kendisini tanımazken bir televizyon kanalında Selimiye ve büyük Mimarımız Sinan’ ile ilgili bir tanıtımını izelmiştim de hayran kalmıştım ve Edirne’yi ve Selimiye’yi biran önce ziyaret etmem gerektiğini anlamıştım.

 

Çok geçmedi ki Nadi Hoca’nın o fişekleyici tv yayınından sonra depreşen Selimiye aşkı ile geldim bu ulu mabedi ziyaret ettim, duygulandım, ecdadımla iftihar ettim, beni ve yüz binlercesini o nezih hitabetiyle teşvik eden Nadi Hoca’yı da burada tanıdım. Kendisine çok büyük bir hizmet yaptığını kültürümüze ve medeniyetimize, din-i mübin-i İslam’a büyük bir hizmet verdiğini söyleyerek teşekkür ettim. E tabi ki cevherin kıymetini de ehli bilir, nâdân ne bilür cevherin zebercetin kadrini değil mi sevgili okurlarım?

 

Esas konuya dönersek geçtiğimiz günlerde Sevgili Nadi Hocamızın eşi Hasene Hanım vefat etti. Cuma Günü cenaze namazı kılındıktan sonra defnedildi. Cenaze Namazını kıldırmamı hocamız benden talep etti, ben de camiinin imamından izin aldım namazı kıldırdım. Dikkatimi bir şey çekmişti. Cenazede halkımız vardı ama birkaç din görevlisinden başka kimse yoktu. Dedim ki sanırım herkes camisindedir, mezarlığa belki gelirler, oraya da birkaç imam kardeşimiz dışında kimse gelmedi. Vatandaş da yer yer dedikodu yapıyor neden hocalardan kimse yok, müftülükten idarecilerden kimse yok diye….

 

Ben de durumu merak ettim, araştırdım Nadi Hoca bazı şahsi konulardan dolayı müftülükle bir tartışma yaşamış, konu mahkemeye yansımış….Ama konu namus meselesi değil, cinayet değil ve bunun gibi çok nazik bir ihtivalı bir mevzu ortada yok…Sıradan mevzular filan…

 

Her ne olura olsun ortada bir cenaze var, ve meslektaşımızın hayat arkadaşı Rahmet-i Rahmana kavuşmuş, bu kin bu öfke niye? Biz kürsülerde Merhamet peygamberi, Affedici, kin tutmayan Hz Muhammed vaazlarını yoksa dilimizin ucuyla mı yapıyoruz. Bu söylemleri içselleştiremedik mi? Kendimiz bunlara gönülden inanıp hayatımıza koyamıyorsak bu halktan hangi ahlaki olgunluğu bekleyeceğiz?

 Yahudi cenazesini görünce saygısından ayağa kalkan bir peygamberin mirasçıları konumundaki bizlere ne oldu da sırf bizi mahkemeye verdi diye kin ve nefret iliklerimze kadar sirayet etti?

 

Halbuki cenazeye katılmış olunsaydı belki aradaki nefret uhuvvete dönüşecekti. Hani biz bize yanlış yapanı bağışlayacaktık. Hani “Allah affedicidir affetmeyi severdi” duasını dilimize pelesenk etmiştik Yoksa  bunlar kadir gecesinin kürsü malzemesi miydi? Şimdi yarın kürsülere çıkıp merhamet, affetmek, hoşgörülü olmak, müslümanın Müslüman kardeşi üstündeki hakları konulu vaazların  yaparken dinleyen halk içinden “Yahu sen anlattıklarını hayatına koymamışsın ki bize vaaz ediyorsun”  demeyecek mi?  Ben bu durumu çok yadırgadım, Edirne halkı da çok yadırgadı…

 

Hele bazı din görevlilerinin müftülükten çekindiği için cenazeye katılmadığı laflarını duydum ki bu psikolojik baskının oluşmasında emeği olanlar varsa bu çok müessif bir durumdur. Müslüman kardeşler olarak aramızda bu denli nefrete müteveccih tutumlar ortaya konulmasıyla biz bu topluma ne İslam’ın barış mesajından ne Hz Peygamber’in tüm zamanları kuşatan rahmet peygamberi mesajından hiçbir şey anlatamayız…Önce kendimiz yaşayacağız ki halka tesir edelim…

 Taifte zulüm gören Peygamberimizin Taif halkına beddua etmediğine dair vaazları duyarız hep, ama ne hikmetse belki bu Taif olayının binde biri bile bir durum ortada yok iken bir Müslüman kardeşimizin, 40 sene Selimiye’ye hizmet etmiş, adı Edirne ile Selimiye ile bütünleşmiş bir meslektaşımızın eşinin cenazesine gitmeme hadisesi Müslümanlığımızla, imanımızla, mesleki etik anlayışımızla ne kadar örtüşüyor, onu da herkesin vicdanına havale ediyorum….

 

Yine Bir Selimiye aşığı büyük sanatkâr  Hasan TULUK Hocamızın şiiri ile yazımı biritiyorum…Allah sana uzun sağlıklı ömürler versin Nadi Hocam….Muhterem eşin Hasene Anne de nurlarda yatsın….Allah’ın sevgisi hakiki müminlerin üstüne olsun…

 

Göklere yükselen o kubbe o minareler

Titretiyor gönülleri yapılan duâ okunan ilâhiler

Kırışık alınların yüz sürüp duâ ettiği yerde

Sunuyorum Pir-i Mimar Sinan’a Fatihay-ı Şerifeler

 

Adnan Zeki Bıyık

Kırklareli Müftü Yardımcısı

 

Not: Bazan kendi kendime soruyorum Biz "DİN ADAMI mıyız yoksa KİN ADAMI mı?

        Biz bu dini omuzlarımızda taşıyamayacak kadar liyakatsız insanlarız. Allah da onun için bizim iki yakamızı bir araya getirmiyor vesselam...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.