Ölüm ciddi bir gidiştir...

Bazen haberler duyarız ikiz üçüz hatta beşiz çocuklar gelince dünyaya. Garip bir sevinç ve şaşkınlıkla...

Bu şaşkınlığın karşısına mesela bir günde altı  cenaze koysanız ne hissedersiniz?

Ömrünüz de hiç altı  cenaze için  arka arkaya namaz kıldınız mı ? Er kişi niyetine, hatun kişi niyetine, kız çocuğu niyetine...

Küçük çocuklar , genç ablalar , ya da yaşıtınız erkekler....

Birer birer giderken hiç düşünmediniz mi?

Yoksa siz de cenazeye gündelik işlerinizi konuşmak için gelenlerden misiniz?

Ne vakit namazına ne de cenaze namazına iştirak etmeyerek üstelik bir sürü işi mezarlığa taşıyarak ölümün aklımıza , kalbimize gönderdiği bütün mesajları reddederek , gözü yaşlı gönlü dağınık ailelerin acısını yarım bir samimiyetle giderme görüntüsü vererek öylece bedbaht bir şekilde kalanlardan mısınız?

Ölüm ciddi bir gidiştir, nasıl da görmüyoruz?

Çaresiz bir hastalığın pençesine düşen ve belki de Yaradanın temizlenmesine vesile kılacağı bir dert ile günlerce hastanede yatan bir ablam da o altı cenazeden biriydi. Rabbim dualarını artırmak için belki de beş yoldaş daha koymuştu onun yanına..

Annesinin feryatları , babasının gözyaşları,  kardeşlerinin mahzun bakışlarına karışıyor, o gidiyor, başkaları ise törene katılıyordu.

Bir gün o tabutun içine konacak olanın kendisi olacağını düşünmeyenler tören bitsin de gidelim derdindeydiler.

Oysa ölüm ciddi bir gidişti...

Dileğim o dur ki bir küçük serçe bile vurulsa, ölse gözümüzün önünde durup düşünecek bir basirete ihtiyacımız var..

Bu gidişleri ciddiye almaya , hayatın içine katmaya...

Yoksa bir gün onlarca adem gömeriz  toprağa da, yine de uzanmaz alnımız secdeye

Aynı gün aynı anda altı cenaze...

Yanmasak yazamazdık bilesiniz...

***

Arasıra ölüm kuşunu uçurun üzerinizden..

Örneğin mezarlıklar müdürlüğünün web sitesine girerek o gün ölenleri görün.

Gidenleri görün ki gidişiniz kolaylaşsın. Nefsiniz size zorluk çıkarmasın...

Bir yandan da "ama hayat devam ediyor" cümlesi yankılanacak içerde biliyorum.

Bildiğim ya da anladığım bir şey daha var ki, böyle bir dengeyi yaratılmışlar tasarlayamaz.

Aynı anda aynı zaman dilimi içerisinde büyük acılarla imtihan edilirken birileri, bir başkasının sevinci doruğa çıkabiliyorsa, bunu ancak Allah yapabilir. İnsan zihninin böyle bir "med-cezir" i düzenleyebilmesi imkan kabilinde değildir.

Son bir şey daha ... Peki hangisi? Acı mı Keder mi ? Yoksa sevinç  mi?

Sözün üstadlarından Hüsrev Hatemi'nin verdiği cevap bana yetiyor , sizi bilmem...

...

Seni eleme emanet etmeliyim
Çünkü elem,
Sevinçten çok sağlam
Ve kalıcı.
Çocuk! Bu acımasız,
Bu can alıcı
Zaman, üstün gelir hepimize...
Ben seni elemin ellerine,
Emanet edip gidiyorum.
Kıyılar, dağlar
Ve ormanlar,
Senin de ardında kalır Çocuk!
Gün gelir, fakat onlar da
Zaman’a yenilip giderler...
Sonunda yenilenmez yenilgiler;
Zaman, bir başına kalır...
Ve bizim çoktan geçtiğimiz,
Öte âleme geçince Zaman,
Orada hepimiz istisnâsız,
O’ndan daha kıdemli oluruz...
Hiç üzülme seni elemin,
Emin ellerine terk ederek,
Gidiyorum.*

 

*Ağustos Melali şiirinden

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum