Özgür düşünce için ahlak şart;

Kant; özgürlük ahlak yasasının varlık düzenidir(ratio essendi) buna karşın ahlak yasası da özgürlüğün bilme düzenidir(ratio cognoscendi) derken ahlak yasasını özgürlüğe, özgürlüğü de ahlak yasasına dayandırıyordu. Kant; ahlak yasasını ise akıllı bir bireyin kendisine kendisi için koyduğu bir ilke olarak tanımlıyordu. Yani Kant’a göre; insan kişiliğine saygı ilkeleriyle iç içedir. Bu dünyada herhangi bir şarta bağlı olmadan iyi olan tek şey kişinin kendi çıkarını gözetmeden gerçekleştirdiği iyi niyetidir. İnsan aklıyla kendi adına yasa koyma yetisine sahiptir ancak bunu yaparken evrensel ahlak ölçütleriyle uyum içersinde olmalıdır. Ahlak yasaları akılcı bir şekilde oluşturulur ve özgürlük ancak akıllı insanların işidir.

Kant aynı zamanda herkesin kendi kendisinin yargıcı olmasını istiyordu. “Öyle davran ki insan iradesi kendisini bir yasa koyucu gibi hissetsin. Eylemlerinde insan basit bir araç değil başlı başına bir amaç olarak ortaya çıksın. Eylemlerine ölçü olarak aldığı ilkeyi herkes için geçerli bir yasa olarak isteyebilsin” diyordu..İnsanın ne pahasına olursa olsun kendisi için koyduğu ilkelerden asla taviz vermemesi gerektiğini vurguluyordu.Örneğin buna göre “hırsızlık yapmamalısın” ilkesini açlıktan ölme pahasına da olsa gerçekleştirmen gerekir.

Ahlak, erdem, mutluluk, iyi, kötü, şeref, haysiyet, onur gibi kavramlar insanlık tarihi boyunca düşünürleri hep meşgul etmiştir. Örneğin Sokrates; “bilgi insanı doğru davranmaya, doğru davranma ise mutluluğa ulaştırır sonuçta bilgiyle mutluluk yani erdem aynı şeylerdir” demiştir. Aynı zamanda “bilgi ile iyi ve kötüyü birbirinden ayırt ederiz bu yüzden iyi ile kötüyü ayıran kimse bilgeliğe ulaşır” diye ekler. Sokrates’e göre; bilgiden doğan erdem yani ahlaklılık ile mutluluk aynı noktada birleşirler. İyiyi kötüden ayırma bilgisi adalettir keza insanın kendisini bilmesi olgun ahlaki şahsiyete ulaşmada temel esastır. Kötülük ve suç insanın kendisini bilmemesinden kaynaklanır.

Aristoteles’e göre, erdemlilik akla uygun bir hayatı yaşamakla anlam kazanır. Bunun için insanın kendisini, öz’ünü gerçekleştirmesi gerekmektedir. Mutluluğu sağlayan belli başlı değerler olduğunu söyler Aristoteles. Bunlar dört temel değerdir; haz, şeref, zenginlik ve düşünce. Burada “düşünce”yi en yüce amaç olarak görür. İşte insan bu amacı gerçekleştirmelidir der Aristoteles. Hz. Muhammed(a.s.)” Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” demiştir. Yani yeni bir ahlak inşa etmek için değil… Eşi olan Hz. Ayşe(r.a) ise “Muhammed’in(a.s.) ahlakı Kur’an ahlakıdır” demiştir. Buradan ahlakın ne denli önemli bir kavram olduğu açıkça bellidir.

Sokrates’i ölüme götüren, Hz. İsa’yı(a.s) Golgota’ya çıkartan, Hz. Muhammed’i(a.s.) dikenler üstünde yürüten nedenin “ahlak” olduğuna inanıyorum. İyi ve doğru ilkelerini şahsi çıkar gözetmeksizin ne pahasına olursa olsun gerçekleştirerek her türlü bedeli ödemeye göze almalarını başka nasıl izah edebiliriz.

Ahlaksızlık öz’e ihanettir;

Bir insan için trajik olan şey içindeki evrensel ahlaki değerleri yok etmesidir. Zorda kaldığında veyahut şahsi çıkarları için ahlakını bozmasıdır. Bunun sonucu olarak hemen her toplumsal meselede bir yığın kirlilikle karşı karşıya kalmaktayız. İnsanı insan yapan ve onu özgür kılan ahlak, erdem, haysiyet, şeref, namus, doğruluk, iyilik cömertlik gibi vasıflar zıddına dönerek ahlaksızlık, şerefsizlik, namussuzluk, çıkarcılık, yalancılık ve cimrilik gibi akla ve ahlak yasalarına aykırı bir yığın olumsuz bir o kadarda öz’e aykırı vasıflar haline gelebilmektedir.

İnsanın evrensel ahlak ilkelerini kendi içinde yıkması bu şekliyle öz’üne ihanet etmesi gerçekten vahim bir durumdur. Öz’üne hainlik yapanın nelere hainlik yapamayacağını varın siz hesap edin. İnandığı dinin peygamberini dikenler üstünde yürüten ahlak, söz konusu “bireyin din, dil, mezhep özgürlüğü ve inancını yaşama hakkı” olduğunda kendi şahsi çıkarları uğruna ahlaki yasalarını düşünmeden çiğneyebilmektir. Böyle bir bireyin peygamberinden öğrenebileceği neyi kalmıştır! Kendisi özgür olmayanın özgürlüklere sahiplenmesi mümkün mü?

Özgürleşmek kolay bir şey değildir. Hele lafla ve yazıya dökmekle de olabilecek bir şey değildir. Bunu Hz. İsa’dan, Hz. Muhammed’den, Sokrates’ten yani insanlığını gerçekleştiren ahlak ve akıl sahibi birçok insandan bilmekteyiz. Ahlaklı olmak Kant’ın ifade ettiği gibi kendine kendin için koyduğun yasaları büyük bir görevle yerine getirme çabaları -ki bunun içinde asla çıkar yoktur- gerçekten zor bir iştir. Ancak birçok iktidar olmuş hükümetlerde olduğu gibi biz demokratız, özgürlükçüyüz, insan haklarına saygılıyız dersiniz buraya kadar kolaydır ancak bireyin düşünme, inanma ve konuşma gibi hakları mevzubahis edildiğinde yani iş içindeki evrensel ahlaki değerleri gerçekleştirmek olduğunda nedense sarf edilen söylemler hep boşlukta kalmıştır.

Ülkemizde içindeki evrensel ahlaki değerleri büyük bir ödev bilinciyle tavizsiz yerine getiren akıl ve ahlak sahibi “özgür” düşünce adamlarımızın, yazarlarımızın ve devlet adamlarımızın artması ve herkesin insanlığını gerçekleştirebileceği bir ortamda yaşayabilmesi temennisiyle…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.