Perihan Mağden'e neler oldu böyle?

Birisine "dinsiz imansız" dediğinizde bu bir hakaret oluşturur, değil mi? Peki birisine "dinsiz" dediğinizde bu bir hakaret teşkil eder mi?

Cevap: Karşınızdaki kişi dinsizse o kişiye "dinsiz" demek zannımca hakaret değildir.

İşte bu yüzden Perihan Mağden'e "dinsiz" diyebilirsiniz.

Çünkü Mağden dünkü yazısında "11 yaşından beri hakiki bir dinsizim.." diye yazdı..

Tabii insanın "Hakikat"ı görmeyip kendisini "hakiki" bir dinsiz olarak nitelendirmesi hakikaten üzücü bir durum..

Elbette bir insanın "Ben dinsizim.." ya da "Dinsizler çoğalmalı.." diyebilme hakkı olabilmelidir..

Ama "hakkı" sadece bu kadardır ve hiç kimsenin "haddini aşma hakkı" bulunmamaktadır.

Mağden bir kez daha, amacını aşan bile değil haddini aşan sözler sarf etti..

"Bir kez daha.." diyorum; çünkü 14.02.2008 tarihli yazısında da Başbakan Erdoğan'a isim de vermek suretiyle aynen şu sıfatları kullanmış ve bu köşeye 16.02.2008 tarihinde konuk olmuştu..

İnsanın "yüzünü" kızartan o "sıfatlar" bakın neydi:

"Haşin.. küstah, densiz..münasebetsiz.. cahil.. diktatör.. azgın.. askeriyenin önünde süt dökmüş kedi gibi.. gıcık.. artist.. ukala.. zarttırı zurt.. eşi tam bir rüküş.."

İşte aynı Mağden dün Radikal'deki köşesinde "ezan" bahsini işlerken bu kez şunları yazdı:

"..Ses bombası atılmış kıvamında bir ezan sesiyle… Arapçada ne söylediğini anlamadığım (anlamak arzusunda da olmadığım) dualama seanslarına… Hiç kimse kendi ritüellerini, inancının dışavurumlarını, bağırtılarını…"

Yani tamam, anlamadığı ve anlamak arzusunda da olmadığı bir ezan sesinin yüksekliğine Mağden itiraz etsin, edebilir.

Ama neye itiraz etmelidir? Ezan sesinin "çok yüksek" oluşuna itiraz etmelidir.

Kaldı ki buna ben de itiraz ediyorum; ama ezan sesine değil, ezanın "çok yüksek" sesle okunuşuna itiraz ediyorum.

İtiraz ederken de kalkıp "anlamadığım, anlayamadığım, anlamak arzusunda da olmadığım" bir Mağden cümlesi kurarak ezana "dualama seansları" demem..

Ezana "bağırtı" da demem; "11 yaşına kadar dinin ne olduğunu pek bilmeyen, 11 yaşından sonra da hakiki bir dindar olmak için gayret gösteren" biri olarak hiç demem.

Çünkü bunu dediğiniz anda namaza "aerobik seansları"; camiye "fitness center" demek gibi bir densizliğe de kapı aralamış olursunuz..

Yani Mağden, Özdemir İnce gibi "çevirmen" olsa, nispeten anlarım!

O Özdemir İnce ki, Coelho'nun yazdığı Simyacı isimli kitabı Türkçeye aynen şöyle çevirmişti:

Kitaptaki "müezzin", "yüksek kulelere çıkıp şarkı okuyan adam"; "minare" ise "kule" olmuştu.

Hatta ezan, "şarkı" olmuş; Kur'an ise "ağıt" diye çevrilmişti.

Hayır, kitabın orijinalinde "cami" sözcüğü geçmiyordu.

"Toplanma yeri" anlamına gelen bu sözcük geçse idi, inanıyorum ki Özdemir İnce bu kelimeyi "toplanma, buluşma" anlamına gelen "meet" sözcüğünden hareketle "meeting (miting) alanı" diye çevirecekti.

Gerçi İnce'nin dilbilgisi o kadar zayıf ki "Başbakan"ı da evirip çevirip "İmam" olarak tercüme ediyor!

Bununla birlikte, tıpkı ezan sesinin bazen çok yüksek oluşunda olduğu gibi, camilerde ve Müslümanlarda hiç mi sorun yaşanmamaktadır?

Muhakkak ki bu konuda ne yazık ki hem camilerimizde hem de bu camilerin cemaatinde (Dikkat buyurunuz, cemaatin camilerinde demedim..) bir "hakiki Müslüman"ı rahatsız eden ciddi aksaklıklar mevcuttur.

Örneğin, ben bu yaşıma kadar bir tane cami görmedim ki tuvaleti temiz olsun..

Yine, camilerde özellikle Cuma namazı ve bayram namazlarında imamın "para toplama" işini kürsüden dillendirmesi ve birilerinin elinde torba dolaştırarak cemaatten para toplaması hiç yakışık alan bir iş değildir.

Cami altlarında market, züccaciyeci, nalburiye, kasap gibi toptan ve perakende satış yapan bilumum ticarethanelerin yer alması ise bizim Osmanlı'daki "inanan" insanlardan ne kadar geri kaldığımızın bir göstergesidir.

Osmanlı'da ticaret yapılmıyor muydu? Süleymaniye, Selimiye camilerinin altında ya da avlusunda hiç ticarethane gördünüz mü?

Neticede son zamanlarda maalesef şöyle bir anlayış da tezahür etmeye başladı..

Bazı liberal ve demokrat kalemler, "Aman bakın ben AK Partili değilim, dinci minci değilim.." manasında lüzumsuz bir komplekse kapıldılar.

Bu kompleks sonucu kimi yazarlar "Ben ateistim.. vallahi de billahi de ve yemin ediyorum tillahi de ben ateistim.." gibi yazıları sıkça yazmaya başladılar.

Burayı açmam lazım: Aradaki "vallahi, billahi, tillahi" sözcüklerini ben ekledim.

Yani tamam, cahiller de o kadar da değil

Önceki ve Sonraki Yazılar