Soğuk Ülkenin Sıcak İklimi

STOCKHOLM İZLENİMLERİ 1

 

            14-17 Mart tarihleri arasında Ankara’dan 22 kişilik güzide bir toplulukla, bir İskandinav ülkesi olan Vikingler diyarı İsveç’in başkenti Stockholm şehrine gezi amaçlı bir tur düzenledik. Ekibimizde kimler yoktu ki; Mehmet Koçyiğit, Ali Cumhur Taşkın, Süleyman Ünlü, Mesut Doğan, Adnan Yaman ve en az onlar kadar değerli 22 değerli dost. Her yönüyle çok keyif aldığımız geziye dair hatıralarımı, sizinle paylaşmak istiyorum.

 

            14 Mart sabahı Ankara’dan Stockholm’e doğru yola çıkarken haber kanalları Ankara’da gün içerisinde havanın 15 dereceye, İstanbul’da ise 20 dereceye kadar yükseleceğinden bahsediyordu. Buna rağmen üşümeyelim diye çok sıkı giyindik. Çünkü Stockholm’deki havanın eksili derecelerde soğuk olduğu hakkında bilgiye sahiptik. İyi ki de giyinmişiz.

 

            Ankara’dan sabah 08.00’de çıktığımız yolculuk, İstanbul aktarması ile birlikte takriben 7 saat sürdü. Uçağımız Ankara saati ile 15:00, Stockholm saati ile saat 14:00’te karla kaplı bir alana,  Arlanda Hava Meydanına indi.

 

            Havalimanı sakindi. Bunda havanın kış olmasının da etkisinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü sonradan öğrendiğime göre Stockholm, çok turist alan bir başkentmiş.

 

Uçağımız perona yanaştı ve yolcuları indirmeye başladı. Uçak’tan inerken ilk hatırladığım o kadar sıkı giyinmemize ve günün ortasında olmamıza rağmen havanın düşündüğümüzden daha soğuk olduğuydu. Zannederim hava sıcaklığı eksinin altında idi. Sorun yaşamadan gümrükten geçtik. Bizi Havalimanında Rafet Candemir Bey karşıladı. Vakit kaybetmeden şehir merkezine gittik. Stockholm’de ilk durağımız daha önce Elektrik İdare Binası olarak kullanılmış Stockholm Merkez Camiiydi.

 

Caminin işlevselliğine ve mimari özelliklerine hayran kaldık. Birçok İslami dernek ve grup, Camii bünyesinde yer kiralayarak İsveç çapında İslami çalışmalar yapıyormuş. Ortadoğu’dan Afrika’ya, Asya’dan Amerika’ya, Uzakdoğu’dan Avrupa’ya, her ülkeden, her renkten Müslüman kardeşlerimizle birlikte öğle ve ikindi namazlarımızı bu camide eda ettik. Namazdan sonra, Rehberimiz Rafet Candemir ile birlikte Stockholm’ün merkezine doğru yürüyerek gezimize başladık.

 

Stockholm, İsveç’in en kalabalık şehri. 9,5 milyonluk nüfusun 2 milyonu Stockholm ve çevresinde yaşıyor. Şehir iyi planlanmış, tarihi binaları, parkları, bahçeleri ve müzeleri ile birlikte geniş bir alana yayılmış. Metro ve trenler sayesinde ulaşımı oldukça kolay olan şehir, birbirine köprülerle ve yollarla bağlanmış bir sürü adacıktan oluşuyor.

 

İlk durağımız şehre yukarıdan bakan bir mevki: Katerina Tepesi.  Şehri, Baltık Denizine bağlayan limanda büyük gemiler sefere hazırlanıyorlar. Edindiğimiz bilgiye göre gemiler Finlandiya Helsinki’ye günü birlik seferler yapıyorlarmış. Buna benzer gemilerle Danimarka ve Norveç’e de seferler yapılmaktaymış.

 

Rehberimizin deyimi ile şehrin Eminönü’ne benzeyen sahil kenarı, yürüme mesafesinde olan ve Eski Kent olarak adlandırılan Gamla Stan, Kralın Sarayı, Meclis Binası, Belediye Binası ve bir-iki kilise gözümüze takılanlardan sadece bir kaçı…

 

Yine buradan yürüyerek Gamla Stan denilen Eski kent bölgesine doğru gezimize devam ediyoruz. Stockholm kanallar şehri, bu sebeple Kuzeyin Venedik’i olarak anılmakta… Soğuk hava, akşama doğru kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Sahil kenarına indiğimizde gördüğümüz, üzeri buz kaplı su kanalları da psikolojik olarak üşümemizi arttırıyor herhalde.

 

Daracık sokakları ile Eski Kent tarihi bir özelliğe sahip. Avrupa’nın diğer ülkeleri gibi İsveç de Eski ve Barok tarzı ile yapılmış binalarına ayrı bir ehemmiyet göstermiş. Turistlerin uğrak yeri olma özelliği ile ön plana çıkmış olan Gamla Stan bölgesinde bir çok hediyelik eşya dükkânı ve İsveç kültürüne özgü lokanta ve cafe tarzı yerler görmek mümkün. Ara sokaklardan yürüyerek İsveç Kralı’nın sarayına geliyoruz. Saray önünde sembolik toplar ve nöbet tutan askerler var. Anlıyoruz ki İsveç’te siyasi olarak hiçbir gücü olmayan Krallık, sembolik olarak ve devleti temsil makamı olarak çok güçlü.

 

İlk günkü gezimiz soğuğun dayanılmaz hal alması ile son buluyor. Eski Kent’ten, Helsinki’ye kalkan gemileri seyrede seyrede bir Pizzacı’ya geçiyoruz. İsveç’te Pizza piyasasının ve pizzaria denilen lokantaların ekseriyeti Türklere aitmiş. Hatta İsveç’te en iyi İtalyan Pizzasını Türkler yapar düşüncesi oldukça yaygın…

 

Sonraki yazımızda gezimizin ikinci bölümüyle ilgili detayları bulacaksınız.

 isvec1.jpg

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum