Prof. Dr. Yakup CİVELEK

Prof. Dr. Yakup CİVELEK

Unvanın Ötesinde Bilime ve Memlekete Adanmış Bir Ömür

Değerli Akademisyen Dostlarım,


Muhterem Araştırmacılar ve Bilim İnsanları,

Günümüz dünyasında bir kişinin akademik değerini ve bilimsel katkısını ölçmek için kullandığımız kriterleri yeniden düşünme zamanı gelmiştir. Zira akademik unvanların varlığı ya da yokluğu, bir araştırmacının çalışmalarının niteliğini ve değerini tek başına belirleyemez. Bu bağlamda Giresun'un yetiştirdiği değerli araştırmacı yazar Mehmet Fatsa'nın durumu, akademik camiada sıkça karşılaştığımız bir açmazı gözler önüne sermektedir.

Mehmet Fatsa, resmi bir akademik unvana sahip olmamasına rağmen, memleketi Giresun'un tarihine ve kültürüne yaptığı kapsamlı araştırmalarla adını tarihe yazdırmış bir değerimizdir. "Kurumları ve Yapılarıyla Giresun Şehri", "XV ve XVI. Yüzyıllarda Giresun", "Giresun Yöresinde Osmanlı Vakıfları" gibi eserleriyle Karadeniz Bölgesi'nin tarihi ve kültürel dokusuna ışık tutmuş, arşiv belgelerini titizlikle inceleyerek kaybolmaya yüz tutmuş değerleri günümüze taşımıştır.

Ne yazık ki, akademik dünyamızda zaman zaman görülen unvan-merkezli değerlendirme anlayışı, Mehmet Fatsa gibi değerli araştırmacıların hak ettikleri takdiri görmelerini engellemektedir. Oysa bilimsel bilginin üretilmesi ve topluma kazandırılmasında asıl belirleyici olan, kişinin taşıdığı unvan değil, ortaya koyduğu eserlerin niteliği ve topluma katkısıdır.

Akademik camiada yaygın olan bu yanılgı, yalnızca Mehmet Fatsa'ya değil, onun gibi nice değerli araştırmacıya zarar vermekte, bilimsel üretkenliğin önünde engel oluşturmaktadır. Bilim insanı kimliği, bir kuruma mensubiyet veya resmi bir unvandan çok, hakikati aramadaki ısrar, metodolojik tutarlılık ve üretilen bilginin toplumsal faydasıyla şekillenir.

Fatsa'nın Giresun tarihine ve Karadeniz bölgesindeki Türk varlığına ilişkin çalışmaları, yalnızca yerel tarih araştırmalarına değil, aynı zamanda Osmanlı tarihi, şehir tarihi ve kültürel miras çalışmalarına da önemli katkılar sunmaktadır. Akademisyen olmayan bir araştırmacının bu denli kapsamlı ve nitelikli eserler ortaya koyması, takdire şayan olduğu kadar, akademik unvan ve bilimsel değer arasındaki ilişkiyi de yeniden düşünmemizi gerektirmektedir.

Unutmayalım ki tarih boyunca birçok önemli bilimsel keşif ve düşünce, akademik kurumlara bağlı olmayan, ancak bilime ve hakikate adanmış kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. Albert Einstein, patent ofisinde çalışırken görelilik teorisini geliştirmiş; Michael Faraday, formal bir eğitim almaksızın elektromanyetik alanında çığır açmıştır.

Bilimsel ilerleme, unvanların ve kurumsal kimliklerin ötesinde, merak eden, sorgulayan ve araştıran zihinlerin eseridir. Bu bağlamda, akademik camiamızın Mehmet Fatsa ve benzer durumdaki değerli araştırmacıların çalışmalarını, unvandan bağımsız olarak değerlendirmesi ve hak ettikleri takdiri göstermesi elzemdir.

Gelin, bilimsel üretimin ve bilgi paylaşımının önündeki bu yapay engelleri kaldıralım. Değerli bulduğumuz çalışmaları, yazarının unvanına değil, eserin niteliğine ve bilimsel katkısına göre değerlendirelim. Mehmet Fatsa gibi, onlarca memleket sevgisiyle dolu, bilginin peşinde yorulmadan koşan araştırmacıların yolunu açalım ve onların birikimlerinden faydalanmanın yollarını arayalım.

Unutmayalım ki, akademik camianın asıl zenginliği, unvanlarda değil, bilgiyi üretenlerin çeşitliliğinde ve bilimsel yaklaşımların zenginliğindedir.

Bilimin doğası rekabeti değil, işbirliğini ve karşılıklı saygıyı gerektirir.

Bu bilinçle hareket ettiğimizde, hem bilimsel üretimimizin niteliği artacak hem de toplumsal fayda sağlama amacımıza bir adım daha yaklaşmış olacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum