Vay hallerine!

Komutanlar karar verirken astlarının raporlarına dayanıyorlarsa, arzedilen raporlar da 'Balyoz Planı' vesilesiyle haberdar olduğumuz türdense, vay hallerine...

Taraf gazetesi, dün, 'Balyoz Planı' sunumuna katılacak askerlere önceden dağıtılmak üzere hazırlanmış 'Durum Değerlendirmesi' başlıklı bir raporu haberleştirdi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) tarafından hazırlanmış rapor 31 Ocak – 20 Şubat 2003 tarihleri arasını değerlendiriyor. Tamamen iç siyasi gelişmelerle ilgili raporda henüz üç aylık Ak Parti hükümetinin icraatı ve atamaları mercek altına alınmış...

“Vay hallerine!” dememin sebebi, adımın geçtiği bölümdeki vahim durum...

Askerlerin yazılarımı izledikleri iyi bir şey de, okudukları yazıları rapora aktarırken ciddi bir doğru anlama veya anladığını doğru aktarma sorunu yaşadıkları hemen göze çarpıyor. Bir sorunları da, yazarları illâ bir kategoriye yerleştirmeye çalışmaları... Anlama ve anlatma sorunlarının altında yatan da 'kategori' merakları olabilir.

Ne demek istediğimi daha iyi gösterebilmek için raporun benimle ilgili bölümünü aynen aktarıyorum: “Yeni Şafak Gazetesi yazarı Fehmi Koru'nun; Başbakanın MİT'e bir yazı göndererek, atanacak kişilerle ilgili güvenlik soruşturmasında yer alan raporların dedikodulara değil, mahkemelerin 'kanıt' kabul edeceği türden somut bilgi ve belgelere dayandırılmasını istediği şeklinde basında bir yazının yer aldığını, _Kamu görevlileri hakkında, TSK dahil çeşitli kaynaklardan elde edilerek, Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BTK)'nda toplanan bilgilerin, Başbakana yakınlığı bilinen Gazeteci Fehmi Koru'ya psikolojik harekat amaçlı olarak verildiği değerlendirilmektedir.”

Bu garabet cümleden ne anladınız? Dönemin başbakanı Abdullah Gül, herhalde 'psikolojik harekât şefi' olarak, emrindeki yakın arkadaşı bendenize, “Benim MİT'e bir yazı gönderdiğimi, bundan böyle 'güvenlik soruşturması' raporlarının dedikodulara değil, mahkemelerin 'kanıt' kabul edeceği türden somut bilgi ve belgelere dayandırılmasını istediğimi yaz” talimatı vermiş, bendenizin de görevi zaten 'psikolojik harekât' yapmak olduğu için, tutmuş bunu yazmışım...

Eğer bu yazımı okuyorsa, Org. İlker Başbuğ'un da bu noktada durup, yukarıdaki satırlarımın rapordaki karmaşık ifadelerin sağlıklı bir özeti olup olmadığını kendine sormasını isterim.

İşin doğrusunu benden öğrenmek istersiniz diye gerçeği dikkatinize sunuyorum: Raporda geçen benimle ilgili 'bilgi' 2 Şubat 2003 tarihli Kulis'ten aktarılma. 30 Ocak 2003 tarihli 'Atama, atamama' başlıklı yazımda Gül Hükümetinin atama kararnamelerinin Çankaya'ya takıldığını anlatmışım. Benim yazımla aynı gün, Hürriyet, Başbakan Gül'ün, Milli İstihbarat Teşkilâtı'na (MİT) “Bundan böyle bana göndereceğiniz güvenlik soruşturması raporlarında dedikoduya değil, mahkemelerde 'kanıt' yerine geçecek somut bilgi ve belge sunun” talimatı verdiğini anlatan 'Büyük restleşme' manşeti ile çıkmış...

Gazetenin 'büyük restleşme' dediği, MİT'in bu talimattan hoşlanmadığını bir cevabi yazıyla Başbakanlığa bildirmesi...

Sözün kısası şu: KKK tarafından hazırlanmış 'Durum Değerlendirmesi' raporunda “Başbakan ona söylemiş, o yazmıştır” biçiminde ve 'psikolojik harekât' olarak anlatılan, gerçeğin tam tersi. Benim bütün yaptığım, Hürriyet'te çıkan manşet haberi yazımda kullanmak...

Halkın oyuyla iktidar olmuş bir partinin işbaşına getirdiği başbakanı ve bir medya mensubunu askere karşı 'psikolojik harekât' yapan kişiler olarak görmenin vahametine hiç girmek istemem. Anlama ve anlatma özürlü olan rapor yazarı algılama özürlü de olacak elbette...

Umarım bütün rapor yazarları bu raporun yazarı gibi değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar