Yük Taşıdıkça Ağırlaşır

İlkokul yıllarımda köyden şehre, şehirden köye gidip dönmenin türlü zahmeti vardı.

Şehirden köye dönerken bir otobüs ya da kamyonla jandarma karakoluna kadar gider, orada iner, sonra da yolun geri kalan beş kilometrelik kısmını yürürdük.

Şehirden alınmış, çay, şeker, gaz yağı, kibrit gibi temel ihtiyaç malzemelerinin taşınması zor olduğundan eşeklerin beden gücünden yararlanılırdı.

 Şehre giden yakınlarımızı karşılamak üzere “Karakola eşek götürmek” diye tanımladığımız bir işimiz vardı. Bu işi yapmayı çocuklar çok severdi. Zira şehirden gelen yakınımız şeker, somun ekmeği gibi yiyecek bir şeyleri mutlaka getirir, karakol önündeki ilk karşılaşmada da zahmetimizin ödülü olarak bize ikramda bulunurdu.

Babamın beş kilometrelik yolu elinde yükleriyle birlikte defalarca nasıl tamamladığını hatırlıyorum. Göç Yolu denilen yolun dağın sarp yamaçlarına denk düşen kısmında babam çok zorlanıyordu belki ama yine de yokuşu dinlene dinlene çıkmasını biliyordu. Elindeki ağır sepetleri taşırken arada bir durup dinlendiğini, bana ise, “devam et” dediğini hayal meyal hatırlıyorum. Ben küçüktüm ve elim boştu. Babam, benim sadece yürümekle yorulacağımı düşünememiş olmalıydı. O, iki üç defa konaklayıp, “Sen yürü, devam et” deyince sinirlenmişim, “Yürü, yürü.. Kendin dinleniyorsun, bana yürü diyorsun” diye çıkışmışım. Bu sahneyi unutmaz, yıllar boyu anlatıp gülerdi rahmetli.

Aşağıdaki hikâyeyi okuyunca babamın yükünü ve benim yaya halimle yorulup ona isyanımı hatırladım. Yaşadığımız müddetçe yükümüz eksik olmayacak. Yük taşımanın bir yolu yordamı olmalı.

Bakalım hikayemiz bize ne söyleyecek?..

Hamalsan iki şey önemli oluyor senin için: Yük ve yol...

 Ancak sırtına aldığın yükle bu mesafeyi aşabilirsen, ücret mevzu bahis oluyor. Aksi olursa, cereme çekiyorsun! Bunu düşünüyordum. Yanımdaki hamalla yola çıktık.

 İhtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği. Diyordum ki içimden, "Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!"

 Nitekim çok geçmeden dedi ki: "Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!” 

"Ne molası”, dedim ona hayretle. “Ben daha terlemedim!”

Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü. Salarken yükünün ipini "Sen de dinlen hadi" dedi. Benim canım sıkılmıştı bu işe. Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu, oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında...

 "Yükünü indirip sen de dinlen", demesine aldırmadım, ona daha çok kızdım...

 Sonra yine durdu. Bana da "dinlenmemi" söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra "dinlenelim mi" diye sordu, aksi aksi başımı salladım...

 Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü.

 Kafamın içinde uçuşan kara karasinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim.

 Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım.

 Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek; "Hadi kalk”, dedi. “Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz." Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana.

 "Ben yılların hamalıyım”, dedi ve devam etti: “Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda. Hâlbuki bizim işimiz, bir yükü taşımak, altında ezilmek değil! Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır.”

Sen de kafanın içinde sakın yük taşıma. Akşamları bırak ve hafifle. Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü.

Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil. Çünkü yarınlarda bizi, taşıdıklarımızı bekleyenler var.

Gerçek şu ki, hepimiz şu hayatın hamallarıyız. Yüklerimizi en doğru şekilde yarınlara taşımamız gerekiyor.

gumuslale@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum