Zanzibar'da Davutoğlu avı

Zanzibar sokaklarında dolaşırken bir yandan da "Acaba Türkiye'nin dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu da burada mı?" diye soruyordum.

Türk Hava Yolları (THY) yönetim kurulu başkanı Hamdi Topçu'nun adayı ziyareti sırasında Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda soruya muhatap olan Tanzanyalılar çok şaşırdılar; "Gerçekten mi? Cumhurbaşkanımız kendisini misafir etmekten büyük sevinç duyardı" dediler.

"Belki tebdil-i kıyafet ederek gelmiştir, sokaklarda bakınalım" deyip herbirimiz bir sokağın başını tuttuk ve nafile bir arayışımızı sürdürdük.

Sonunda Türkiye'nin Tanzanya Büyükelçisi Şander Gürbüz'e sormak aklımıza geldi; soruya o da şaşırdı; "Bildiğim kadarıyla Sayın Bakan ileride bir tarihte buraya gelmeyi düşünüyor" dedi.

Hürriyet'in eski kaptanına buradan duyururum: Ahmet Davutoğlu kendisini orada sandığın sırada Zanzibar'da değildi; bu sebeple de dostu olan gazetecilerin bakana "Kendine gel" demesi söz konusu olamazdı.

Sizleri de bu girişle şaşırttığımın farkındayım; ama n'eylersiniz ki, Hürriyet'te çıkan her haber ve yazıyı ciddiye alanlar hâlâ var. Bu sebeple, Ahmet Davutoğlu aleyhine yazdığı yazıda dışişleri bakanını Zanzibar'da sanan eski kaptanın yazısı Hürriyet'e inanan safları harekete geçirdi; "Her yazdıklarına inanmayın" tezimi ispatlama fırsatı verdiği için aramalarına ben de katıldım...

Davutoğlu Zanzibar'da değildi, ama ben oradaydım.

Zanzibar aslında Tanzanya'nın bir uzantısı, aynı zamanda otonom bir cumhuriyet... Her cumhuriyet gibi Zanzibar'ın da bir cumhurbaşkanı, hükümeti, parlamentosu, bürokrasisi var; buna karşılık dış ilişkilerini ve savunmasını Tanzanya'ya bırakmış durumda.

Afrika kıtasının makûs talihini görerek öğrenmek için kıtanın derinliklerine nüfuz etmeye gerek yok; Zanzibar sokaklarında dolaşıp tarihi hakkında harc-ı âlem bilgiler edinmek fakirliğin insanların üzerine bir kader gibi geçirildiğini görmek için yeterli. Sinbad filmlerine sahne teşkil edebilecek güzellikte bir adanın acınası halini akıl kolay almıyor.

Arap denizci ve tüccarlar baharatın petrol değeri taşıdığı dönemde keşfetmişler bu adayı. Afrika'da Müslümanlık ilk buraya gelmiş, Omanlı denizciler eliyle; sonraları anakıtaya taşınmış... Sonraki tarihlerde Portekizliler, Almanlar ve İngilizler hüküm sürmüş. 1963 yılında İngilizler adayı terk ederken Arap ve Hintli katliâmı başlamış; öldüremediklerini kovmuş isyancılar...

Bugün de adaya gelen turistlere gezdirdikleri tarihi konakların ortak özelliği köle tüccarlarının ikametgâhı oluşları... Muhammed ve Hasan gibi Müslüman ismi taşıyan ev sahiplerinin, kapılarına Kur'andan âyetler de yerleştirdikleri konaklarda, zencileri köle olarak satılmak üzere tuttukları her gelene anlatılıyor.

Omanlı denizciler Zanzibar'ı baharat deposu olarak kullanmışlar; aradan onca asır geçmiş bugün de ana para kazanma kaynağı yine baharat adanın... "Zanzibar'da gezilecek neresi var?" diye soranları baharat bahçelerine götürüp tarçınından karanfiline günlük kullanımdaki baharatların ağaçlarını gösteriyorlar.

Başka? Emin olun, vaktiyle ele geçirmek için korsanların yarış ettiği, ülkelerin ordular gönderdiği, şimdi de politikacıların ülkeye egemen olmak için birbirinin gözünü oyduğu Zanzibar'da elle tutulur fazla bir şey yok. İnsanlar yıllık yaklaşık 200 dolarlık gelirlere tâlim etmek zorundalar...

Tanzanya'nın en büyük kenti Dar-üs Selam'da her gün ortalama on saat kesiliyormuş elektrik; Zanzibar'da ise bir kesildi mi bir ay boyunca gelmediği oluyormuş... Bu yüzden de 'ithal ikamesi' amaçlı basit sanayii bile fazla bir katkı sağlamıyor ekonomiye... Madenler, baharat ve turizm Zanzibar'ın ana gelir kaynakları...

Kentin ortasında küçük küçük oteller var, onlardan birinde kalmak yerine bir saat kadar uzak mesafede bir tatil köyü tercih edilmiş ikametimiz için. Son iki yıldır Zanzibar'da yaşayan bir Türk'ün gözleri faltaşı gibi açıldı bizim Antalya/Kemer hattındaki benzerlerini andıran tatil köyünü görünce... Meğer böyle yerlerin varlığından yerel halkın haberi olmaması için her türlü tedbiri almış hükümet...

Turistler doğruca tatil yöresine götürülüp kalacakları süre içerisinde orada tutuluyor, arada bir kente indirilip köle ticareti yapan Müslüman tüccar konakları gezdiriliyor, süreleri bitince de uçaklarla ülkelerine geri döndürülüyor...

Yerel halkla hiçbir temas kurmadan...

Daha memleketinden yola çıkmadan Dünya Sağlık Örgütü zorunlu kıldığı için 'sarı humma' aşısı olması gereken, sıtmaya yakalanmamak için alacağı ilâçlar tavsiye edilen turist, zorlasanız bile yerli halkla temas kurar mı sanıyorsunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.