Bilmediğimiz Ankara...

Ankara Cumhuriyet’in Başkenti… Yaşamayanlar için sıkıcı bir şehir. Yaşayanlar ve alışanlar için ise vazgeçilmez…

Başkent’i anlatan fazla yayın da yok. Ankara’yı Ankaralılar dâhil çok iyi bilmeyiz bu sebeple…

Ankaralı olmasa da Ankara’yı seven ve Ankara’yı yazan Feridun Büyükyıldız’ın “Başka Kent Ankara” kitabını okuduğumda çok şey öğrendim ve Ankara’yı yazmaya karar verdim. Bir yazı mı olur, birkaç yazı mı? Bu yazının gördüğü ilgiye bağlı olarak değerlendireceğim…

Bozkırın Ortasında “Gemi Çapası”ndan İsim Alan Şehir…

Ankara’nın isminden başlayalım. Ankara’ya gelenler mutlaka Ankara Kale’sine çıkarlar. Kale kapısının hemen karşısında yer alan Koç Müzesinin önünde duran kocaman “Gemi Çapası”nı görüp, burada ne işi var? Ankara ile ne alakası var?  Diye sorgulayan çok insan oluyordur diye düşünüyorum.

Ankara, Stefanus Byzantinos’un Coğrafya Sözlüğü’ne göre Galatlar tarafından “Gemi Çapası” anlamına gelen “Anküra” adıyla kurulmuştur. Galatların gemi çapasıyla alakası ne derseniz? Galatlar Mısırlıları denize dek sürüp çapalarına el koymalarından kaynaklandığı söylenir.

Pausanias’a göre ise Ankara’nın kurucusu Frigya Kralı Midas’tır. Frig söylencelerine göre Midas, gemi çapasını bulan kişidir.

Başka rivayetler de olsa Ankara’nın zamanla “Engürü” olarak anılmaya başlayan ve “Ankara” olarak karar kılan ismi “Gemi Çapası”ndan gelir. Bozkırın ortasında yer alan Ankara isminin kökeniyle de ilginçtir…

İncil’de Bahsi Geçen Şehir Ankara…

Ankara tarihin hiçbir döneminde dini bir merkez olamasa değişik devletlere başkentlik yapmıştır. 2000 yıldır değişik dinlerin hakim olduğu Ankara yakın zamana kadar farklı dinlerden insanların barış içinde komşu olarak yaşadığı bir şehirdir. Bu ifadenin en somut göstergesi Augustos Tapınağı ve Hacı Bayram Camii’nin sırt sırta günümüze kadar ulaşmış varlığıdır. Dinler tarihi açısından pek bilinmeyen bir şey de Hristiyanlığı yaymak için Ankara’ya gelen Havari Aziz Pavlus(Aziz Paul) un ziyaret ve vaazlarıdır. Yahudi cemaatini Hristiyanlığa davet için vaazlar veren Aziz Paul, St. Jeremo’nun ifadesiyle “Sık sık yanlışlara Düşen Kent Ankara” ya iki kez gelmiştir.

unnamed-3.jpg

Aziz Paul’un MS 55-60 yıllarında Ankaralılara hitaben yazdığı uzunca bir maktup, “Galatyalılara Mektup” başlığıyla İncil’de yer alır.

Mektup sık sık yanlışa düşen Galatyalılar (Ankaralılar) için kaygıları ifade eder. İşte İncil’deki o mektuptan bir bölüm:

“Ne var ki eskiden, Tanrı’yı tanımadığınız zamanlarda özde Tanrı olmayanlara kölelik ettiniz. Şimdiyse Tanrı’yı tanıdınız, daha doğrusu Tanrı tarafından tanındınız. Öyleyse nasıl oluyor da bu etkisiz ve değersiz ilkelere dönüyorsunuz? Yeniden bunlara köle olmak mı istiyorsunuz? Özel günler, aylar, mevsimler, yıllar kutluyorsunuz! Sizin için korkuyorum. Yoksa uğrunuza boş yere mi emek verdim?”

İncil’den seslenilen şehir Ankara: Hristiyanlık Bizans tarafından resmi din olarak kabul edilince Augustus Tapınağı’nın da bulunduğu şehre ayrı bir önem verilmiş, Hristiyanlığın kurallarını belirlemek ve bir fikir birliği oluşturmak üzere ilk kurul MS 314’de Ankara’da toplanmıştır.

Gezgin Bir Sütun, Leyleğini Arıyor…

İstanbul’un sütunları desem hemen hepimizin bildiği manzaralar uyanır zihnimizde. Pek çok Bizans imparatoru İstanbul’u salgın hastalıklardan, kötülüklerden, istilalardan korumak için şehrin farklı noktalarına, farklı dönemlerde pek çok anıt diktirtmiştir. Evliya Çelebi’nin anlatımlarında göre zamanında İstanbul’da tam on yedi sütun vardı. Kocamustafapaşa Caddesinde Arcadius (AvratTaşı) Sütünu, Çemberlitaş, Marcianus Anıtı (Kıztaşı), Dikilitaş vs. Çoğunu hepimiz biliriz.

Ankara ve “Dikilitaş” desem Ankara’da yaşayan çoğu insanın bilmediği/görmediği bir şeyden bahsetmiş oluruz. Birazdan hikâyesini anlatacağım sütun Ankara’nın tek sütunu “Julianus Sütunu” biraz da konumu yüzünden bilinmez. Uzun yıllar Ulus’ta Ankara Valilik Kampüsü içerisinde yer alan sütun şu anda da Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinin kampüs alanı içerisinde yer alıyor. Yani bu özel alana işiniz düşmemişse ya da tarih merakıyla peşine düşmemişseniz görmemeniz normal.

Son Pagan Roma İmparatoru Julianus’un Perslerle savaşı sırasında Ankara’dan geçen bir yol izlemesi sebebiyle Kentte bir coşku yaşanmış ve onu onurlandırmak amacıyla Julianus anıtı dikilmiştir.(362)

ank-julian.jpg

Sütun ilk olarak günümüzde İş bankası ve Taşhan arasında bir bölgeye dikilmiş zaman içerisinde zeminde yaşanan problemler sebebiyle 1934 yılında şimdiki yerine taşınmıştır. Halk arasında “Belkıs Minaresi” olarak da adlandırılan sütunun bir özelliği de her yıl gelişi gözlenen ünlü leyleğidir. Çok uzun yıllar bir leylek ailesine konak olan sütün, leyleğini yakın zamanda kaybetmiştir. Yükselen binalara, otoparklar ve dolmuş duraklarını ve artan trafiğe rağmen inatla varlığını devam ettiren Julianus Sütun leyleğini artık göremiyoruz.

Yazının birinci bölümüne burada son verelim. Bakalım devamında bizi Ankara’nın hangi hikayeleri bekliyor…

(Fotoğraflar İçin Beyza Sade’ye teşekkürler)

unnamed.jpg

unnamed-1.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum