Bir Zamanlar Anadolu’da Türkler de Yaşamıştı

Nüfusumuz eriyor, geleceğimiz kararıyor. Maazallah, bu gidişatla (yani nüfusumuzun azalması) çok uzak olmayan bir gelecekte tarihçiler, bugün bizim Hititler, Lidyalılar, Bizanslılar için söylediğimiz o kadim cümleyi tekrarlayacaklar: "Türkler Anadolu'da M.S. 1071 ile 2080 yılları arasında yaşamışlardır." Allah korusun! Bu karanlık ihtimalin hakikati iyice idrak edilsin diye vurguyu yüreklere kazıyorum: Bu sözler, geleceğin ders kitaplarında yer alabilir. Milletlerin cüzi iradeleri kaderlerini belirler. Allah kimseye bela yazmaz. Babil Duvarı’ndaki “Mene, Tekel, Feres” gerçeği nihai hükmünü mutlaka verir. İşin erbabı nice isim, bu sessiz çığlığı ısrarla duyurmaya çalışıyor. Geçtiğimiz hafta CNN TÜRK'teki bir programda, değerli Tarihçi Prof. Dr. Erhan Afyoncu, bu büyük hakikati, Hititler ile Türklerin kader benzerliğine dikkat çekerek, çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Bu benzetme, geleceğe dair ürperten bir aynaydı.

GELECEĞİMİZİN TOHUMLARI BUGÜN DOĞACAK ÇOCUKLARIN NEFESİNDEDİR

Türkiye, uzun yıllar boyunca -güçlü, art niyetli ve batı hayranı vakıfların gayretlerine rağmen- genç ve dinamik nüfusunun bereketiyle ayakta durdu, ekonomisini büyüttü, sosyal dokusunu diri tuttu. Ancak şimdi, derinlerden yükselen, sessiz ama yıkıcı bir tehditle karşı karşıyayız: Nüfusumuz eriyor. Farkında mıyız bilinmez, ama bu gidişat, Türkiye'nin temelini oyan büyük bir beka meselesidir. Demografik düşüş, gürültülü patırtılı bir kriz değil, sessizce, derinden kemiren bir kanser gibidir. Fark edilmezse, etkisi bir deprem kadar yıkıcı olur. Tarihin, Hititlerin yanına bizi de yazmaması için, şimdi, buradan başlamak zorundayız. Geleceğimizin tohumları, bugün doğacak çocukların nefesindedir. Bu sessiz çığlığı duymazsak, yarının tarihçilerinin yazacaklarından korkmalıyız. Vakit, varoluş vaktidir.

RAKAMLAR YALAN SÖYLEMEZ

TÜİK'in soğuk ama gerçekçi rakamları, içimizi ürpertiyor: 2001 yılında kadın başına 2,38 olan doğurganlık hızı, 2025 itibarıyla 1,48'e düşmüş durumda. Bu, nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1'in çok altında. Başka bir deyişle, bugün doğan nesil, kendinden öncekilerin yerini dolduramıyor. Bu, birkaç yılın değil, önümüzdeki on yılların sosyal ve ekonomik temelini sarsacak derin bir yara.

TÜRKİYE YAŞLILAR DİYARI OLMADAN

Sorun sadece sayısal azalma değil. Nüfus piramidimiz de ters dönüyor. 2010'da %7 civarında olan 65 yaş üstü nüfus oranı, bugün %10'u aştı. 2040'lara geldiğimizde bu oranın %20'yi geçmesi bekleniyor. Bu ne demek? Çalışan, üreten, vergi veren, yenilik getiren eller azalacak. Emekliler, bakıma muhtaç bireyler çoğalacak. Sosyal güvenlik sistemimiz, sağlık ve bakım masraflarının korkunç artışı altında inleyecek. İşgücü kaybı, vergi gelirlerinde erime, emeklilik sisteminde çöküş, teknolojik atılımlarda duraklama ve en acısı, toplumsal dinamizmimizin sönüşü... Nüfus düşüşü, geleceğimizin enerjisini emen sessiz bir vampirdir.

BAHARI GERİ GETİRMEK MÜMKÜN MÜ?

Bir milletin kaderi, demografik haritasıyla şekillenir. Bu karanlık tabloyu tersine çevirmek, uzun vadeli, kararlı ve köklü nüfus politikalarını gerektirir. Aileleri, çocuk sahibi olmaya teşvik eden; onların dünya ve ahiret tasavvurlarını sağlam temellere oturtan bir eğitim sistemi şart. Eğitimde nicelik değil, nitelik önceliğimiz olmalı. Nitelikli insan kaynağına yatırım yapmalı, beyin göçünü tersine çevirmek için cezbedici ortamlar yaratmalıyız. Devlet ve millet olarak, bu düşüşü bir varoluş meselesi olarak görmeli, zaman kaybetmeden harekete geçmeliyiz. Unutmayalım, Türkiye'nin nüfus artış hızı artık AB ortalamasının bile gerisinde. Bu konu, siyasi ihtirasların üzerinde ve ötesinde, milli bir mutabakat meselesidir.Nüfus düşüşü, gürültüsüz çalan bir alarmdır, etkisi geç hissedilir ama yıkımı büyük olur. Türkiye, bu gidişatı durdurmak, geleceğin karanlık dehlizlerine düşmemek için, bugünden, birlik içinde, kararlılıkla harekete geçmek zorundadır. Aksi takdirde, vahim sonuçlar kaçınılmazdır. 2001'in 2,38'lik umudu, 2025'in 1,48'lik S.O.S sinyaline dönüşmüştür. Tehlike kapıda, gelecek puslu. Ancak unutmayalım: Tarih yazılmadan önce değiştirilebilir. Çözüm önerilerine, bir sonraki yazımızda yer vermek üzere...

Not: Yazıdaki Türk vurgusu Anadolu’da yaşayan tüm etnik yapıları ve inançları kapsar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum