Dünyamız iyi insanlar eliyle güzelleşir

Türkiye Diyanet Vakfı ilkini 2015 yılında düzenlediği uluslararası iyilik ödülleriyle tüm dünyada iyiliklerin çoğalmasını teşvik ediyor.

Vakıf, neden iyilik ödülleri vermeye başladıklarını şu gerekçe ile izah ediyor; “İyiliğin paylaştıkça çoğalacağı, bir iyiliği duyurmanın, anlatmanın, aktarmanın birçok insanı iyilik yapmaya teşvik edeceği düşüncesinden hareketle ülkemizde ve dünya genelindeki iyilik öncülerine ödül takdim etmek üzere Uluslararası İyilik Ödülleri Programı ihdas edildi.” Vakıf, her yıl Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından iyilik peşinde koşan ve iyiliğin sembolü olmuş insanlara ödül veriyor.

osman-gerem2.jpg

2016 yılında ikincisi düzenlenen iyilik ödüllerinden birisi Şanlıurfalı Osman Gerem Beye takdim edildi. Gerem’in çok etkileyici bir hayat hikâyesi var. Şanlıurfa’da yaşayan Osman Gerem’in yüreğine iyilik tohumları çocukluğunda serpilmiş. Babası çiftçi olan Osman Gerem kalabalık bir ailede büyümüş ve çocuk yaşta şahit olduğu bir olayı hayatında iyiliğin başlangıcı olarak kabul etmiş: “Henüz yedi yaşındaydım. Babamla kapımızın önünde otururken komşumuzun iki oğlu geldi ve buğdaylarının bittiğini varsa bir çuval unluk buğday istediklerini söylediler. Evimizde tek çuval buğday kalmıştı fakat babam onu bu aileye hiç tereddüt etmeden vermek istedi. Komşumuzun çocukları kabul etmedi. Bunun üzerine babam elleri boş evlerine gitmesinler diye komşunun kapısını çaldı ve onlar için ödünç buğday aldı.”

Osman Gerem yaşadıkları bu olaya o zaman çok anlam verememiş ama daha sonraları anlamış ki, yokken verebilmek her baba yiğidin harcı değil. Babasının, evlerindeki son buğday çuvalını komşularına vermek istemesi onun hayatında iyiliğin başlangıcı olmuş. Babası bütün çocuklarını dizinin dibine oturtup “Bakın evlatlarım, ekmeğinizi paylaşırken büyük parçasını karşınızdakine verin bunu yapmakla siz onun da o şekilde davranmasını sağlamış oluyorsunuz. Birincisinde yapmasa ikincisinde yapar” diyerek öğütlerde bulunurmuş.

Osman Gerem’in içindeki iyilik tohumları genç yaşındayken filizlenmeye başlamış. 1978 yılında inşaatlarda çalışmak için köyden Şanlıurfa’ya taşınmış. İşi ne olursa olsun yardım etmeyi aklına koyan Gerem, inşaatta çalışmaya ara verdikleri cuma günlerini yardım günü olarak belirlemiş. Böylece inşaatta çalışan üç arkadaşıyla birlik olup her hafta mağdur bir aileye yiyecek götürmeye başlamışlar.

osman-gerem.jpeg

Osman Gerem ve arkadaşları, yıllarca gündüz ihtiyacı olan aileleri belirleyip onların alışverişlerini yapmış, gece de bu ailelerin evlerine aldıklarını bırakmışlar. Osman Gerem ve arkadaşlarının hiç tanımadıkları insanlara yardım etmeleri, dualarını almaları onları çok mutlu edermiş.

Osman Gerem inşaat işinden sonra girdiği mobilya işinde de bulunduğu semtte yardım çalışmalarına devam etmiş. O zamanlar iş yerinin bulunduğu semtte beş arkadaş bir araya gelip ihtiyacı olan aileler için ne yapabiliriz diye konuşurlarmış. Derken yaklaşan ramazan ayı münasebetiyle mağdur ailelere somun ekmek dağıtmaya karar vermişler. Osman Gerem ve arkadaşlarının başladıkları bu hayır işi yıllarca devam etmiş. Onlar ekmek dağıttıkça yardım eden sayısı da artmış. Beş kişiyle başladıkları iyilik halkası gün geçtikçe genişlemiş.

Osman Gerem Beyle bizim ilk karşılaşmamız Şanlıurfa’da Deniz Feneri gönüllüleri ile yaptığımız toplantı vesilesiyle olmuştu. 2005 yılından itibaren Şanlıurfa’da yaptığımız toplantılarda o ve arkadaşları ev sahipliğimizi yaptı. Çevre illerde yaptığımız gönüllü toplantılarının çoğunda da onu ve arkadaşlarını hep hazır bulduk.

gerem3.jpg

O, yıllarca Deniz Feneri gönüllüsü olarak bölgedeki çalışmalara ve dünyanın mazlum coğrafyalarındaki faaliyetlere var gücüyle destek verdi. Bir süre önce de Deniz Feneri Derneğinin resmi temsilcisi olarak çalışmaların lokomotifi olmaya devam ediyor.

Onun arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Günyüzü Derneği çok sayıda iyiliksever güzel insanı bir araya getirmiş. Sonraki yıllarda ise Günyüzü ve Deniz Feneri işbirliği halinde ihtiyaç sahiplerinin kapısını çalmaya ve gariplerin yüzünü güldürmeye devam ediyor.

Gerem içindeki iyilik aşkını şöyle tarif ediyor; “Benimki bir sevda hem de karasevda. Bu sevda ne Leyla ile Mecnun’un, ne Aslı ile Kerem’in ne de Şirin ile Ferhat’ın sevdasına benzer. Bu sevdanın adı iyilik okyanusunda bir damla olabilmektir. Bir yetimin başını okşadın mı, bir yetimin tebessümünü hissettin mi, arşı alayı titreten bir yetimin ahını dinledin mi, yürü yürüyebildiğin, koş koşabildiğin, uç uçabildiğin, tut tutabildiğin kadar. Vicdan taşıyan merhameti olanı kim durdurabilir.”

 

Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş kısa bir süre sonra Suriye’yi yangın yerine çevirdi. Şehirler birer alev topuna döndü. İnsanlar evlerini, eşyalarını, arkadaşlarını geride bırakıp can havliyle Türkiye sınır kapısına doğru akın etmeye başladılar. Türkiye sınır kapılarını açtı ve bu misafirlerini topraklarına buyur etti.

Gerem Suriye’deki bu durumu, “Bütün dünyanın paslanmış vicdanları, sağırlaşmış kulakları, körleşmiş gözleri önünde bir katliam yapılıyor bir halk yok ediliyordu” şeklinde ifade ederken komşudaki yangına seyirci kalınmaması gerektiğini de sözlerine ekliyor. Suriye komşumuzdu komşuda yangın varken seyirci kalmak mümkün değildi.

Gerem, kendi deyimiyle karınca misali yollara düşmüştü. Suriye’deki yangına nasıl su taşırız derdindeydi. Bu amaçla valiliğin desteği, belediyenin lojistik yardımı, kamu kurumlarının, odaların, sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmesiyle çeşitli yardım faaliyetleri başlatıldı. Osman Gerem kolları sıvamıştı. Şanlıurfa’da faaliyet gösteren 60 Sivil Toplum Kuruluşunu bir araya getirmeyi başardı ve onun öncülüğünde Şanlıurfa Sivil Toplum Kuruluşları İnsani Yardım Platformu kuruldu. Gerem halen bu Platform’un başkanlığını yürütüyor.

Platform, kurulduğu günden bu yana Türkiye’deki Suriyelilere ve Suriye toprakları içerisinde bulunan ve evlerinden ayrılmak zorunda kalmış Suriyelilere 2000 tıra yakın yardım ulaştırdı. Bu yardımların bir kısmı Deniz Feneri gibi kuruluşlar aracılığı ile bir kısmı ise farklı illerde organize edilmiş yardımların platforma teslimi ile gerçekleştirildi.

Gerem, yaptığı yardımlar sebebiyle Şanlıurfa’da yardım robotu adıyla anılmaya başlamış. O, yaptığı her iyiliği ahiret tarlasına dikilen bir fidan olarak görüyor. Bu sebeple de heyecanının hiç eksilmediğini hatta gün geçtikçe arttığını söylüyor. İyilik yapmanın tadına varanın bir daha asla bırakmayacağını da sözlerine ekliyor.

Gerem, kendisine inanan, güvenen ekip arkadaşları ve hayırsever insanların desteğiyle; son aylarda Suriye içeresindeki kamplara yardıma gidiyor. Özellikle de İdlip’te binlerce ailelerin başlarını sokabilecekleri bir mekâna, karınlarını doyurabilecekleri gıdaya ve soğuktan korunmalarına yaracak kıyafet ve yakacağa kavuşmaları için seferberlik halindeler.

İdlip’te Deniz Feneri ilk üç etabını tamamladığı briket evlerin dördüncü etabına başlarken Şanlıurfa’da Osman Gerem ve arkadaşları, Türkiye’nin dört bir yanında Deniz Feneri bağışçıları Suriyeli mağdur bir ailenin daha başını sokabileceği sıcak bir yuvaya kavuşması için iyilikte yarışıyorlar.

Allah sayılarını artırsın, Allah razı olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum