Aralık,2009

Sevgili Günlük,                                                                                              

Bu Rizeli canımı iyice sıkmaya başladı. Son 250 yıldır dolaylı,  son 100 yıldır direkt olarak ele geçirdiğimiz bu memleketi bir Rizeli ve güruhuna teslim mi edeceğiz?

Bu kendini bilmez Rizeli aklı sıra, en büyük yatırımımız olan Türk-Kürt ve Alevî-Sünnî çatışmasını sona erdirecekmiş.

Güya bizi, devlet içerisinden temizleyecekmiş.

Bizimle başa çıkamazsın sayın Rizeli. Unutma ki, memleketinin her yerine, her mevkisine sızmış adamlarımız var.

Gündemi her an işimize geldiği gibi değiştirebiliriz. Uşağımız olan medya patronları ve kalemşörler emrimize amade bir şekilde hazır ve nâzır beklemekteler.

Avukatımız olan siyasîler de cabası.

Zaten milletin beyni, Aşk-ı Memnu (*) ve Maraton seyretmekten sulanmış durumda; nereye çeksen o yana gelir.

İşte sevgili günlük, bütün bu gerçekleri bir bir anlayacak bizim Rizeli.

Rizelinin açtığı bu savaş, bu toprakların gördüğü en büyük savaş olacak. Türkiye için tam anlamıyla bir Kurtuluş Savaşı.

İşte bu yüzden işi şansa bırakamayız. Her yolu denemeye devam etmeliyiz.

Bilirsin sevgili günlük; bu ülke , bu millet başıboş bırakılmaya gelmez.

***

Sahi bu Kasımpaşalı bozuntusu, “Menderes Çıkmazındaki” şenliği ne de çabuk unutmuş?

Karakol baskınlarını, asker kaçırmalarını ne de çabuk unutmuş?

Şimdi de hiç ummadığı yerden “Tokat” ladık Rizeliyi. Bakalım bu Tokat’ ın altından nasıl kalkacak? 

Peki ya "molotoflu ajanlarımız" ? Nasıl da galeyana getiriyorlar milleti değil mi?

***

Bu topraklara huzur yok Rizeli.. Huzur yok..

Bunu anlayacaksın.

Düşeceksiniz birbirinize.

Bak nasıl da ateşledik caddeleri. Nasıl patlattık molotofları.

***

Bilirsin sevgili günlük,

Masum insanları öldürüp suçu güvenlik güçlerinin üzerine atmakta üzerimize yoktur.

***

En çok neye gülüyorum biliyor musun sevgili günlük?

Allahın Zaza’ sı Gökalp’ e, önce “Kürtçülüğün Esasları” nı sonra da “Türkçülüğün Esasları” nı yazdırdık ya… Bu millet gerçekten enteresan. Ne yana çeksen sorgusuz sualsiz o yana geliyor.

Hele hele PKK, Hizbullah, DHKP-C gibi taşeron örgütleri kurup, analarını ağlatıyoruz ya… Valla bizden korkulur.

***

Hatırlar mısın, hani ayyaşın birini Şeyh, pavyon karısının birini de mazlum mürit yapmıştık… Kamera şakası gibiydi valla. Çok gülmüştüm.

Böyle şakalar yapmasaydık; “sahi, Şubat Yellerini” nasıl estirecektik?

***

Biliyorsun ki, bu millet başıboş bırakılmaya gelmez. O yüzden bunları her koldan vurmayı artırarak sürdürmeliyiz.

Taşeron medyaya talimatı verdim: Daha çok cinsellik, daha çok çıplaklık, daha çok karamsarlık ve daha çok ahlâksızlık pompalayın, fiyatlarınızı da çok ucuz tutun diye.

Tabii ki, itaat ettiler. Hele hele “kim kime dumduma” Aşk-ı Memnu ile “Aldatan Kadınların Hikayeleri” yazı dizisini çok tuttum.

Ya bu millet ne kadar enteresan, önüne ne koysan yiyor. Adamların bütün maneviyatına sabah akşam küfrediyoruz, ayaklar altına alıyoruz; hâlâ bizim bu paçavra gazetelerimize, TV’ lerimize itibar ediyorlar.

Bunlara her şey müstehak valla.

Öyle değil mi ki; koyun olursan, elbet bir güden çıkar.

Gerçi, koyunlar bile önüne konan bir şeyi koklamadan yemez ama...

Ya düşün ki sevgili günlük; ucuz diye gazete alan bir millet…

Ucuz diye gazete alınır mı hiç? Bunlar alıyor:) Ne versen alıyorlar.:) Ne versen yiyorlar :)

***

Sevgili günlük,

Bugünlük bu kadar yeter. Bol kaoslu, bol puslu, nice gergin gündemlerde buluşmak üzere…

(*) "Yasak Aşk" kulağa itici geldiği için Aşk-ı Memnu' yu Türkçeye çevirttirmedim. N'olur n'olmaz; milleti uyandırmayalım.

kenanozmen@gmail.com