Prof. Dr. Hacı DURAN

Prof. Dr. Hacı DURAN

Gazetecilerin Günü

 

10 Ocak gazeteciler günüdür. Bu günün, Gazeteciler Günü olma nedeni ise 1961’de 212 sayılı kanunun çıkmasıdır. Bu kanun, gazetecilerin özlük haklarında iyileşmeler getirmiş. Bundan dolayı her yıl 10 Ocak günü Gazeteciler Günü olarak kutlanmaktadır. Bu vesile ile bütün gazetecilerin üzüntülerini, sıkıntılarını, sevinçlerini ve başarılarını paylaştığımı belirtmek isterim.

Ancak konu gazetecilik mesleği olunca, meseleyi bir kutlama ve tebrik yazısıyla kapatmak vicdanları rahatlatmaz. Gazetecilik yaklaşık yüz elli yıldır var olan bir meslek. Çok canlı ve dinamik bir iştir. Gazetecilerin çalışma alanları, iş hacimleri, haber yapma teknikleri ve faaliyet yapma şartları sürekli yenilenmektedir. Değişmektedir. İletişim teknolojileri alanındaki her yenilik doğrudan doğruya gazetecilik mesleğine yansımaktadır. Gazetecilik dev bir sektörün uzantısı olarak devam etmektedir.

Gazeteciler, yaşanan olayları yazıya döker, fotoğraflar, görsel kayda alır, muhafaza eder ve yayınlar. İşlerinin resmi tanımı budur. Bu yaptıkları işe de haber yapma ve yayınlama dendiğini de her kes bilir. Bu tanıma bakılırsa gazeteciler yaptıkları işten dolayı toplumun en masum grubu olmalılar. Çünkü başkalarının yaptıkları işleri ve eylemleri, emek vererek kayıt altına almaktadırlar. Bin bir zahmet çekerek yayınlamaktadırlar, kitlelere duyurmaktadırlar.

Fakat gerçek hiç de belirtildiği ve beklendiği gibi değildir. Yaptıkları haberlerden dolayı sürekli yargılanırlar, cezalandırılırlar, işkence görürler, tutuklanırlar, işlerini yaparken öldürülürler. Onlar dinazorların, ekâbirin, güç odaklarının günah keçileridir. Devler liginin piyonlarıdır. İktidar sahipleri çatışırken, kurşunlar gazetecilere sıkılır. Onlar üzerinden savaşırlar, meydan okurlar, gürlerler.

Mesela Türkiye’de yaptığı haberden dolayı hakkında dava açılan beş bin tane gazeteciden bahse edilmektedir. Bu korkunç bir rakamdır. Bu şartlarda gazeteci nasıl haber yapacaktır? Yaptığı haberden dolayı takdir görmeleri gerekirken, sürekli tekdir görmektedirler. 

Bu eziyete rağmen yinede gazeteciler işlerini yapmaya çalışır. Haber hazırlamaya devam ederler. Yaptıkları her haber, birilerini rahatsız eder, birilerini de mutlu kılar. Gazeteciler, eylemci değildir. Ancak eylemcilerin haberlerini yaparlar. Gazeteciler, ne vekildir, ne başkandır, nede icracı bir özel veya kamu kuruluşun temsilcisidir.  Buna rağmen her şey onlardan sorulur.

Çoğu kere eylemi yapanlar, kitleleri kışkırtanlar, yetimin hakkını gasp edenler, kamunun malını iç edenler, yaptıklarıyla kalır. Onların suçlarını, günahlarını, hırsızlıklarını haber olarak belgeleyen ve yayınlayan gazeteciler ise yargılanır, suçlanır.

Gazeteciler, sadece haber yapma ve yayınlamadan dolayı kınanmazlar, suçlanmazlar; birde patronlarının kahırlarını, tiranlıklarını ve eziyetlerini de çekmek zorundalar. Gazetecilik artık büyük sermaye ve güç isteyen bir sektörün parçasıdır. Patronlar, haberciliğin her aşamasına müdahil olurlar. Neyin haber yapılacağına onlar karar verir. Kitlelerin neyi okuması gerektiğini onlar belirler. Bir olayın haber olması ve yayınlanması, gazetecinin kararı olmaktan çıkmıştır. Kulisleri yöneten politik güçler, çeteler,  işgüzar bürokratlar ve gazete patronları, gazetecileri bir ahtapot gibi kolları arasına almışlar.

Patronlarının sesi olmak zorunda olan gazetecilerin, iş güvenceleri ve yeterli bir ücretleri de maalesef yoktur. Bu şartlarda hangi özlük haklarına sahip olmuşlar, doğrusu bilmiyorum.

 

                                                            Prof.Dr. Hacı Duran                                                                                                 duranhaci@gmail.com

 

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.