İşin şakası yok

CHP'liler dün kendi tabanlarının da yoğun biçimde katıldığı İstanbul/Taksim'de yapılan 1 Mayıs etkinliklerine bakıp "Biz bir yerde yanılıyoruz, ama nerde?" diye sormuşlar mıdır acaba?

Dile kolay, tam 33 yıl, Taksim Meydanı '1 Mayıs' ile ilintili bütün etkinlikler için 'yasak alan' halindeydi. Onca zaman önce 'devlet adına' hareket ettikleri varsayılan çetelerin kışkırtıcı bir eylemi sonucu 34 kişi hayatını o meydanda ve meydana açılan sokaklarda kaybetmiş, kışkırtıcı ajanların sırtını sıvazlayan 'devlet', işçilere meydanı yasaklamıştı.

Bizde 'devlet' dediğin kapanın elinde kalmıştır. Kendi adına hareket edenlerin katakullileri sonucu meydana gelen gelişmeleri olağanüstü hassasiyet konusu yapmış, ürettiği öcüler yüzünden kendi vatandaşlarını diken üzerinde oturtmuştur. Siyasi suikastlar ve kitle eylemleriyle "Bu bizdendir" demeden aydın kıyımı yapılmış, sırf yargı camiası taraf haline dönüşsün diye Danıştay'a tetikçi gönderilmiştir.

Artık değil. Daha doğrusu 'devlet' artık 'kendi adına' hareket edildiği palavrasına kulağını tıkıyor; böyle bir kumpasa teşebbüs ettiğine inandıklarını da yargıya gönderiyor. Buna karşılık, haram edilmiş '1 Mayıs Emek ve Dayanışma' bayramını işçilere yeniden bahşediyor, 33 yıl boyunca yasak tutulan Taksim Meydanı'nı 1 Mayıs etkinliklerine tahsis ediyor.

Farklı bir devlet anlayışı ve farklı bir siyaset var bugün...

Ülkedeki köklü değişimi, siyasetin artık millet için yapıldığını, öcülerin üstüne gidilerek korkuların gündemden çıkartıldığını henüz tam anlayamadı bazı CHP'liler; hâlâ küçük ayak oyunları, kimbilir nerelerde yazılmış 'karanlık senaryolar' ve oldu-bittilerle sonuç alınabileceğini zannediyorlar...

Öyle zannetmeseler, anayasa değişikliği girişimine şimdiki gibi mi yaklaşırlardı? Yıllarca eleştirdiği 12 Eylül Anayasası'nın sadık savunucusu haline dönüşen ve Anayasa Mahkemesi'nin merkezinde yer aldığı parti kapatma senaryolarının hayata geçirilmesi durumunda iktidarın eline düşeceği üzerine görüş üretilen 'anakronik' bir CHP var karşımızda...

Dıştan bakınca 2010, biraz yakından bakılınca en son takvim yaprağı 27 Mayıs'ta (1960) kopmuş bir görüntü...

Halktan oy alamaz hale düşmüştü CHP 1960 öncesinde, ne yapsa iki partili sistemde yüzde 50'nin üzerinde oy almasının imkânsız olduğunu görüyordu. 27 Mayıs'a iktidarın kestirme yolu olduğu için sahip çıktı; Cumhuriyet'in kurucu kadrosundan, ülkenin 2. Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü darbe sonrasında askerlerin hediyesi başbakanlık koltuğunu kabul etmekte zorlanmadı.

'CHP+ordu=iktidar' formulü o dönem zihinlere çakıldı.

Ordu artık denklemin bir parçası değil bugünün Türkiye'sinde; umudunu yeni bir denkleme bağlamış olabilir mi CHP? 'CHP+yargı=iktidar' gibi bir denkleme? Anayasa Mahkemesi'nin bir kez daha yetkilerini aşarak anayasa değişikliğini iptal etmesine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının yeniden açacağı kapatma davasına ve Anayasa Mahkemesi'nin Ak Parti'yi kapatmasına?

Umarım böylesine boş bir umut hiçbir CHP'linin aklının ucundan bile geçmiyordur...

Temennimin sebebi basit: Bugünün dünyasında Türkiye'ye düşen rol ancak demokrasi ile oynanabilecek bir rol; Türkiye demokrasi limanına en kalın palamarlarla bağlı olması gereken bir ülke... Millet dışında bir güç, milletin oyu dışında bir değişim aracı ve milletin seçtikleri dışında bir iktidar artık imkânsız Türkiye'de; tersini zorlayanlar kendilerinde varolduğu varsayılan gücü kaybettiklerini görüp kenara çekildiler.

Önceki ve Sonraki Yazılar