Kralın Veziri

Geçtiğimiz hafta yayınlanan yazımdan, mail listemde bulunan bir grup dost ve tanıdığı gönderdiğim bir elektronik posta ile haberdar etmiştim. Söz konusu yazımla ilgili aldığım geri bildirimlerden ikisini paylaşmak istiyorum.

 İlk yer vereceğim mesaj, bir süre Deniz Feneri Derneği’nde çalıştıktan sonra kendi isteğiyle ayrılan M. Küçük hanıma aittir. M. Küçük hanımın mesajı çok az bir kısaltma ile şöyle:

Recep bey merhaba;
Mailiniz gelince çok şaşırdım, acaba yanlış mı attınız diye de düşünmedim değil.  Son yazınızı paylaşmışsınız. (…) Şimdiye kadar sizden mail alamasam da ara sıra Deniz Feneri’nin sitesine girerek sizleri takip etmekteyim. (…) Güvendiğim nadir insanlardansınız. Ne zaman adaletle ilgili bir konuşma olsa, aklıma oğlunu astıran ve cesedi hiç çürümeyen kralı anlatışınız geliyor. Çok kimseye anlattım ben de :) ama sizin kadar etkili anlatamadığımı karşımdakinin verdiği tepkiden anlıyorum. Olsun niyetim güzel :) …”

İkinci mesaj ise her satırı uzun uzun izah ve bilgilendirmeye muhtaç bir maildir. M. Kurt isimli okuyucumuzun maili üzerine kendisi ile telefonla ya da yüz yüze konuşmam gerekecek.

M. Kurt’un satırları şöyle;

“Merhaba Recep abi, sizin gibi değerli bir insanın ne işi olur Deniz Feneri gibi dolandırıcı bir dernekte anlayabilmiş değilim. Sizi uzun süre radyoda dinlemiştim. (…)  Memlekette din iman ahlak dürüstlük namus İslami düşünce kardeşlik muhabbet hepsi menfaate dönüştü, İslamcı geçinenler üç kuruş para görünce sapıttı din iman para kadın şehvet oldu. Kanal 7 Deniz Feneri de bu durumun baş müsebbibi oldu. İnternet sayfanızda yer alan dramatik olaylar belki doğru olabilir ama artık deniz fenerinin bir inandırıcılığı kalmadı. Yani masum mağdur insanlara yardım eli uzanmamasının müsebbibi Deniz Feneri’dir. Çevremde Deniz Feneri’ne sms bağışı yapan üç beş insan vardı malum yolsuzluklardan sonra o kişiler artık ana avrat küfrediyor. İnsanlardaki iyilik duygusunu (yaptığı yolsuzlukla) deniz feneri yok etti. Bundan sonra zarar görecek her masum mağdur insanın vebali de deniz fenercilerin sırtında Allah ahrette elbet hesap soracaktır. Deniz Feneri konusunda neden bu kadar emin olduğumu soracak olursanız malum almanlar ve diğer yabancılar biz Türklerden çok çok dürüstler. Yargılama sonucunu zaten biliyorsunuz. Bizim alakamız yok diyen fenercilere artık minik bebeler bile gülüyor.

Recep abi siz bu konuları benden daha iyi biliyorsunuz zaten de ben sizin gibi muhterem bir insanın onlarla olmasını garip karşıladım.

Selam ve saygılarımı sunarım.”

M. Kurt kardeşim gibi düşünenleri merkezi İstanbul Zeytinburnu’nda bulunan Deniz Feneri Derneği’ni biraz daha merak edip araştırmaya davet ediyorum. M. Kurt, çok az bilgi ile ve medyada aylarca yayınlanan karalama haberlerinden yola çıkarak ağır ithamlarda bulunuyor, hiç tanımadığı insanları suçluyor.

 Deniz Feneri yönetimi üç yıldan beri ana fikri hiç değişmeyen kararlı açıklamalar yapıyor. Bu açıklamalar, bütün kamuoyu önünde defalarca tekrarlandı. Deniz Feneri son üç yılda üç defa denetlendi. Almanya Deniz Feneri e.V. ve Kanal 7 Televizyonu ile ilişkilerinde her hangi bir usulsüzlük ya da hukuka aykırılık tespit edilmedi.

Doğan Medya grubu ve Doğu Perinçek ekibi başta olmak üzere medyanın çok etkili ve güçlü bir kanadı, üç yıldan beri canhıraş çabalarına rağmen Türkiye’de bulunan Deniz Feneri hakkında hukuka aykırı bir icraatı ispatlayan tek bir belge bulup yayınlayamadılar.

CHP, SHP, DSP ve İşçi Partisi, Almanya Deniz Feneri e.V. isimli kuruluşla ilgili süreç başladıktan sonra tüm çaba ve araştırmalarına rağmen bir tek belge bulup savcılık ya da medyaya sunamadılar.

Almanya Deniz Feneri ayrı bir tüzel kişilik. O kuruluştan Türkiye Deniz Feneri’ne her kuruşu banka üzerinden ve yasal yollardan olmak üzere bağış kabul edilmiş, gelen her kuruşun hesabı da denetimlerde verilmiştir.

Almanya Deniz Feneri ile ilgili 2007 yılında başlayan hukuki süreç devam ediyor. Ankara’da bir soruşturma sürdürülüyor.

Deniz Feneri’ni itham etmeyi gerektiren bir bulgu ne denetçiler tarafından ne de savcılılar tarafından tespit edilmedi.

Deniz Feneri olayı, büyük bir hesaplaşmanın küçük parçasıdır. Türkiye’ye, hükümete, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, ülkemizin yardımsever halkına vurulan bir darbedir bu.

Bu operasyonda en büyük yarayı Deniz Feneri üzerinden 550 000 aile almıştır. Onlara gidememenin suçlusu olarak Deniz Feneri’ni görmek için insanın insaf damarlarının kurumuş olması, vicdanının susması ve meşhur fıkradakine benzer, “Hırsızın hiç mi suçu yok?” dedirtecek kadar senaryonun sahiplerini göz ardı etmiş olması gerekir.

Ben bildiklerimi yazayım:

Deniz Feneri yöneticilerini iyi tanıyorum. Hiçbiri deli değil, Donkişot değil, hayalperest değil, vicdansız değil, yetim parasına el uzatacak düşüklükte ahlaksız değil, dini hassasiyetini kaybetmiş dünyaya tapan insanlar hiç değil.

Onlar içimizden birileri. Her biriniz onların yerinde olup bir iftiraya uğramış olabilirdiniz.  

(Bu vesile ile ifk hadisesini yeniden okumanızı, Nur Suresi’nin ilgili ayetleri üzerinde tefekkür edilmesini hatırlatırım.)

“Türkiye’de artık fakir kalmadı” diyenler,”Deniz Feneri hâlâ kapanmadı mı?” sorusunu soranlar derneğin www.denizfeneri.org.tradresli sitesini ziyaret ederek ve her Perşembe saat 21.45’te Hilal TV’de yayınlanan Deniz Feneri programını izleyerek gerçeklerle yüzleşebilirler.

Unutmayalım, biz gözlerimizi kapadığımız ya da yönümüzü başka tarafa döndüğümüz için gerçekler değişmez.

Vezir ülke meselelerini anlatırken krala öyle bir tablo çizmiş ki, kral ellerini kaldırıp şöyle dua etmiş:”Allahım, bana da vezirin aklı gibi bir akıl ver de bir gece rahat uyku uyuyayım!

Deniz Feneri’ni konuşacak kişilerin daha fazla bilgiye ve belgeye ihtiyacı var. Aksi halde, oluşturulan havaya kapılıp kişi ve kurumlara iftira atarak altından kalkamayacakları ağır bir vebal için gönüllü hamal olurlar.

gumuslale@gmail.com

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.