Tayyip Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet Değildir.

Türk tarihi kantarının topuzu, uzun yıllar sonra ilk kez yerli bir liderin eline teslim olmuş durumda.  Son İmparator II. Abdulhamid’in elinden kaçan ipin ucunu, ondan tam yüz yıl sonra, Türk tarihi adına tutan birisi, o ipi, tarihin demir kazığına tekrar bağlamanın çabasında. Tarihin merkeziyle aramızda oluşan dev uçurumun yarılmaya devam ederek bütün bir İslam dünyasını içine çektiği anaforun yarılma hızı artık bizden daha hızlı değil. Artık, aradaki mesafenin büyüme hızını durdurmayı başaran bir yiğit çıktı. Sıra tarihin merkezine yaklaşmamızı sağlayacak adımları atmakta.

Titremeler korkaklıktan veya tereddütten kaynaklı değil, Türk ve İslam coğrafyasının kendine gelme çabasından, sersemliği atmaya çalışmasından mütevellit. Tüm bu toz duman da, ocağımızdaki kirli halı ve kilimlerin silkelenmesinden, sokağımızdaki pisliklerin süpürülüyor oluşundan kaynaklanıyor. Zaman temizlik zamanı.

Açıkçası Abdulhamid’den sonra hiç bu kadar yaklaşmamıştık. Hatta hiç yaklaşmamıştık. Artık yaklaşıyoruz. Tıpkı Bizans ordusuna yaklaşan Sultan Alparslan gibi yaklaşıyoruz! Hızla yaklaşıyoruz. Kemerlerinizi bağlayın ve sıkı tutunun.

“Muhtar bile olamayacak” Uzun Adam’ın, uzun tarih yürüyüşü şimdide köşk üzerinden devam ediyor. Tartışanlar, sevenler, sevmeyenler herkeste biliyor ki bu tekerlek bu yokuşta kalmaz, aştığı bu noktada da durmaz. Zaten esas sıkıntıda bu. “Bir eline ayı bir eline yıldızları verseler” satın alamayacaklarından, Uzun Adam’ın durmayacağından eminler. Bilseler ki derdi makam mevki, hemen istediği makamı verip durduracaklar.

Ama onlarda biliyorki Uzun Adam durmaz.

Uzun Adam, Sultan III. Selim Han’ı tahttan indirenlerin Türkleri söküp attığı tarihin siperlerine doğru yürüyor. Söke söke, vuruşa vuruşa yürüyor. Bir kez olsun, kucağında hasbel kader bir zefer bulmadığı için, hepsini söke söke kazıyarak kazandığı için attığı her bir küçük adımın büründüğü ruh derinliği ve manayı, yalnızca heykeli dikilesi “göbeği kaşınan adam” tam olarak idrak ediyor ve bu yüzden de ona, sürekli artarak devam eden engin bir destek sunuyor.

III. Selim’den sonra neredeyse düşey bir hal alan gidişatın, Sultan Hamid’den sonra kopartıldığı noktaya geri dönüyoruz. Peki şuan bu tarihi virajda neredeyiz?

Uzaktayız o noktadan. Hemde çok uzaklardayız. Ancak, Tayyip Erdoğan’ın “suyun suya benzediği kadar bu güne benzeyen tarihin” bu virajındaki misyonu, Türk tarihinde kime su gibi denk düşüyor olabilir ki, millet onun ardında bıkmadan usanmadan duruyor? Onu, Fatih Sultan Mehmet’e benzetip ondan hemencecik Fatih Sultan Mehmet gibi zaferler bekleyenler ne kadar isabet ediyor?

Tayyip Erdoğan, muhakkak ki tarz ve kişiliği itibariyle Fatih Sultan Mehmet’e, Yavuz Sultan Selim’e Yıldırım Beyazıt’a çok benziyor. Gök kubbesi tarihin parlak zaferleriyle dolu ama üç yüz yıldır bu zaferlere aç ve dengesini kaybetmiş toplumsal hafsalamızın sabrı çoktan tükendiği için ondan hemen bir Fatih, bir Yavuz yaratmak istiyor.

Kara Osman’a, “Avun Osmancık avun” diyerek, Osmancık’ın Osman Bey olabilmesini sağlayacak fırında pişmesini sağlayarak tarihe derin bir not düşen Şeyh Edebalı’nın bu sözü, Tayyip Erdoğan’dan zahmetsiz ve hemencecik, Alaaddinin sihirli lambasından ister gibi bir zafer beklemesine verilebilecek en iyi yanıt.

Ama bu tarihsel yürüyüş bir avuntu değil. Millet olarak istikametinde metin olmayı başarırsa Türkiye toplumu, Tayyip Erdoğan’da bir Çelebi Mehmet olmayı başarabilecektir.

Evet... Çelebi Mehmet. Durun, dudak bükmeyin.

Tayyip Erdoğan tarih aynasında Fatih Sultan Mehmet’e değil, Fatih’i Fatih yapan şartları dişiyle tırnağıyla kazıyarak hazırlayan Sultan II. Murat’ın muhterem babaları, kardeş kavgasını bitirerek toplumu fetret tünelinden çıkartan Çelebi Mehmet’e denk düşmektedir.

Bu ne demektir?

Sultan Çelebi Mehmet’te Tayyip Erdoğan’da kardeş kavgasına son vermişler, ülkenin bozulan birliğini dirliğini yeniden inşa etmişler ve fitne ateşini söndürmüşlerdir. Tıpkı Çelebi Mehmet’e itiraz edenler olduğu gibi Tayyip Erdoğan’a da şiddetli itirazlar yükselmektedir ve bu böyle süregidecektir. Ancak tüm itirazlara rağmen bunun üzerinde düşünümenizi tavsiye ederim. Biz konuyu daha fazla dağıtmamak için devam edelim.

Çelebi Mehmet, birliğini sağladığı milletin başına bir Murat bırakmıştır ki yükü ağırdır. Çünkü o Murat, kaderinde Fatih’i taşımaktadır. Cepheden cepheye yorulmuş, vuruşa vuruşa ayakta kalmayı başarabilmiş bir Murat’ın içinden, milletin muradı Konstantinapolün fatihi, Sultan Mehmet çıkmıştır.

Tayyip Erdoğan’da kuvvetle muhtemel kendinden yıllar sonra zuhur edecek asrın Fatihi’nin, Selahaddin’inin misyon taşıyıcısıdır. Kendisinden sonra bu misyonun ürettiği değer taşıyıcıların parlak kazanımlarını görmeye ömrünün yeteceğinide sanmıyorum. Belki bizde göremeyiz, belkide görürüz. Belki bir kısmını görür, bir kısmını göremeyiz. Biz bilemeyiz, Allah bilir.

İşte bu noktada, Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyetinin seçilmiş ilk devlet başkanı olma yönünde emin adımlarla yürürken, asrın Çelebi Mehmet’i olarak üzerine düşen en büyük vazife, tek çadır kazığı altında toplamayı başardığı milli emaneti, ehil bir Murat’a devredeceği günü ve o Murat’ı iyi tespit ederek, 21. yüz yılın fatihini doğurmaya teşne olan bu hareketin ebter (Devam etmeyen) kalmasını engellemektir. Ki Siyonist mihraklar tarafından hayaları iğdiş edilmek istenen bu medeniyetin kutlu yürüyüşü burda durmasın.

Elbette, okçular tepesini terkedenler olabileceği gibi okunu Sultan Yavuz’un çadırına atma bedbahtlığına düşenlerde olacaktır. Bu noktaya son dönemde parti içerisinde yaşanan ve tâ bakan düzeyinde zuhur eden istifa ve restler nazarıyla bakılırsa, Tayyip Erdoğan’ında çadırının kendi adamlarınca ok yağmuruna tutulduğu net olarak görülecektir. Ne bu oklar, ne de haşhaşilerin üzerine atmaya cüret ettiği b.klar, Uzun Adam’ın uzun ve kutlu yürüyüşünü durduramayacaktır.

Anlamayanların anlayamadığı şu ki, yürüyen yanlızca Uzun Adam değil, tarihin uzun maraton koşucusu olan bu aziz millettir. Uzun Adam bir sultan değil elbette ama bir sultandan çok ötedir. Bunu, tarih kör gözlerin içine sokacak, sağır kulaklara duyuracaktır. Kalpler ise zaten bunu hissediyor. Hissettikleri için karşılar. Alman Bismark’ın II. Abdulhamit Han’ın dehasını ifade ederken sarfettiği şu söz bugünde ayniyle geçerlidir. “Bütün ahmaklar ona karşı birleşmiş.”

Tayyip Erdoğan’ın neyi ifade ettiğini Hanslar çoktan anladı. Hasanların anlaması için Allah’a çok dua etmeliyiz. Hasanlar bu manayı idrak ettiklerinde kan gölüne dönen İslam dünyası durulup, yeniden yeşerecek ve yepyeni bir medeniyet yolculuğuna koyulacaktır.

 

TOZLUK ve TUZLUK

Ey Tayyip Erdoğan Alerji Derneği müdavimleri... Size bir iyi, bir kötü ve birde çok kötü olmak üzere üç  haberim var. İyisinden başlamamı istersiniz herhalde!

Tayyip Erdoğan asla bir Fatih Sultan Mehmet değil ve olamayacak!

O, Fatihleri doğuran değerleri yoğuran Osman Gazi veya Çelebi Mehmet Olsa gerektir. Buda ufukta Fatihler, Yavuzlar, Süleymanlar var demektir.

Buradan da sizin için kötü bir haber çıkar ki; daha bu iyi günleriniz demektir..!

Anladınız Siz! Anladınız, anladınız...

NE ZAMAN ADAM OLURSUNUZ?

“İttihat Terakki artığı şapşalların böyle bir ihtimali yoktur” gerçeğini görüp, asli değerlerinize döndüğünüz zaman.

 

 

E Mail : akpinartahsin@hotmail.com

Twitter: @akpinartahsin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum