“TRT Şeş li ser xêrê be”

“TRT Şeş li ser xêrê be”             

 

 

6 Kasım 1991’de SHP ile ittifak ederek Milletvekili olarak meclise giren HEP kökenlilerin yemin töreni sırasında yaşananlar hala hepimizin hafızasında canlı olarak duruyor.

 

Sıra Leyla Zana’ya geldiğinde meclisi birbirine katan sonrasında Türkiye’yi ayağa kaldıran “yemin” olayını hatırlayalım.

 

Leyla Zana terör örgütünün renklerinden oluşan saç bandıyla kürsüye gelmiş DYP ve ANAP sıralarından gelen “çıkar onları” bağrışmalarına aldırmadan yemini hızlıca okumuş ve sonrasında da,

 

Stenografların “bilinmeyen bir dille” diye not düştükleri şu cümleleri söylemişti.

 

Vessondi jubu bratiya gelin Turku Kurt dıkım." (Aslı: Vsondji bo bratgelTirk û Kurd dikim)

 

Yani "Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği için ediyorum"

 

Aradan 18 yıl geçti.

 

Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Devlete ait bir kurum olan TRT’nin Kürtçe yayın yapmak üzere kurduğu TRT 6’nın açılışını yazıya başlık yaptığım “TRT Şeş li ser xêrê be” (TRT 6 hayırlı olsun) Kürtçe cümle ile başlıyordu.

 

1991’de TBMM stenograflarının “bilinmeyen dil” diye niteledikleri “Kürtçe”yi yok sayma politikası en üst düzeyde terk edilmiş oluyordu.

 

1983 yılında 12 Eylül askeri yönetimince kamusal alanda Kürtçe konuşulması yasaklanmıştı. Bu yasak 1992’ye kadar da sürmüştü.

 

TRT Şeş inkarcı anlayışın resmi olarak da bittiğinin en anlamlı göstergesidir.

 

Hasan Cemal TRT Şeş’in açılışını değerlendirmek için 3 Ocak 2009’da kaleme aldığı “Olumlu bir gelişme: Kürtçe TRT Kanalı” başlıklı yazısında başından geçen bir hatırayı anlatır.

 

“Yıllardan 1968'di.  Trabzon'da yedek subaylığımı yapıyordum.

 

Boztepe'deki Amerikan üssünün dış güvenliğinden sorumlu takım komutanıydım.


Benim birliğimde daha çok Güneydoğu'dan Kürt askerler vardı. Çavuş her gün akşamüstü aynı saatte gelir, benim transistorlu radyomu alır giderdi.


Bir gün merak ettim, arkasından sessizce koğuşa girdim. Hepsi radyonun başına toplanmış, cızırtılı bir sesle şarkı dinliyorlardı.


Beni görünce toparlandılar.


Sanki kabahat işlerken yakalanmış çocuklar gibi rahatsız olduklarını gördüm.


Ne dinlediklerini sordum.


"Erivan radyosunu dinliyoruz Komutanım."


Kürtçe şarkılar, türküler...


1968'deki bu olay, belki de beni ilk kez 'Kürt sorunu'yla gerçekten baş başa bırakmıştı.”

 

Kürtçe yasaktı da çaremiydi? Hayır…

 

Doğunun en ücra köyünden büyük şehirlerin varoşlarına kadar en zor şartlarda yaşayan kürt kökenli vatandaşlarımızın evlerinin damlarında çifte çanaklı uydu sistemleriyle Irak Kürt bölgesinden yayın yapan Kurdistan TV, KurdSat, Zagros TV, Mezopotamya TV gibi kürt kanalları yanı sıra terör örgütünün sesi olan kanalları zaten sürekli izliyorlardı.

 

Kendi insanının ihtiyacını karşılamak ve onları steril bir ortamda kendi kültürel ihtiyaçlarını gidermesi sağlama amacı yanı sıra boşluğu dolduran zararlı etkenlerden de uzak tutacak bu kanala tüm akl-i selim sahipleri alkış tutarken birilerinde karşı çıkıyordu.

 

Peki kim?

 

PKK ve Örgüt karşı çıktı diye DTP…

 

İlk başta test yayınlarında yer alan DTP’liler PKK lideri Murat Karayılan’ın “Bu kanala çıkacak herkes siyasi korucudur” açıklamaların ardından konudan uzak durdular, hatta açılışı protesto ettiler.

 

Cengiz Çandar’ın çok güzel ifade ettiği üzere garaip bir durum oluşmuş oldu.” Devlet, Kürtlere doğru yol almaya çalışırken, Kürt siyasetçilerinin Kürtçe'den uzaklaşması gibi tuhaf bir görüntü çıktı ortaya.”

 

Bu tepkileri anlamak belki işin perde arkasını iyi analiz ettiğimizde mümkün olabilir. Ama Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin de “karşı çıkma çizgisinde” birleşmelerini anlamak gerçekten zor.

 

CHP lideri Baykal “70 milyonun parasını sadece bir etnik grubun talepleri doğrultusunda harcayamazsınız”,

 

MHP lideri Bahçeli ise “Bize göre milli devlet yapısı hükümet eliyle ihanete uğrayarak hançerlenmiştir.”

 

Sözleriyle TRT 6 yı katı bir dille eleştirmişlerdir.

 

Peki TRT Şeş yayına başlayalı bir yıl oldu da ne oldu?

 

TRT Şeş Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Roj Tv’yi geride bırakarak yüzde 70 lere varan bir izleme oranına ulaşmış durumda. Geç de olsa hatadan dönülmüş ve Katılımcı Demokrasi Partisi Genel Sekreteri Nizamettin Maskan’ın “Bir Kürt olarak ilk defa Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğuma inanmaya başladım.” Sözlerinde ifadesini bulan ciddi bir kucaklama etkisi yaratmıştır.

 

Kürt bir vatandaşımız için “Kürtçe” konuşmak ve Kürtçe ekseninde diğer iletişim ihtiyaçlarını karşılamak doğal bir ihtiyaçtır. Doğal olanı yasaklarsak insanların kaybettiklerini daha şiddetli istedikleri ve yasak-yasağı koyanlara tepkili ve yabancılaştıkları sorunlu bir ortama zemin hazırlanmış oluyoruz. Sonuçta sorun siyasallaşıyor ve şiddete kadar giden yola zemin hazırlanıyor. Yaşadıklarımızın da izahı budur.

 

Korkmayalım. Tüm yasakları kaldıralım. Üniversitelere Kürtçe eğitim yapan enstitüler açmakla, Kürtçe isimler üzerinde yasakları kaldırmakla, Kürtçeyi seçmeli dil olarak kullanabilme imkanı ile, bölge camilerinde Kürtçe-türkçe vaaz vermekle…vs bazılarının iddialarının aksine sadece milli birlik ve bütünlüğümüz kuvvetlenir. Terör en önemli meşruiyet zeminini kaybetmiş olur.

 

TRT Şeş bu savımızın en güçlü delilidir. 1 Ocak 2010'da birinci yılını dolduran TRT Şeş’in yolunu açan siyasi irade dahil tüm emek verenleri kutluyor ne nice yıllara diyorum.

 

unalsade@mynet.com



 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum