Vurun kadınlara, vurun...

Eskiden kadın-kız söz konusu oldu mu biraz daha az vahşiydi bizim medya, hele meslek camiasındansa söz konusu kadın-kız, ona kol-kanat gerilir, dışarıya yanış bir görüntü vermekten kaçınılırdı. Şimdinin vahşet ortamında kimsenin kimseye merhameti yok, hele kadın-kız söz konusu olduğunda daha da vahşileşiyor ortam...

Çözülen ve mahkeme safhasında olan bir evliliğin taraflarının gazetelere yansımasıyla ilgili değil bu yazı; o olayda da taraflardan biri medyanın içinden bir kadın ve en acımasız ithamlara maruz bırakılan yine o. Ayıp yahu...

Topluca çıkılan gezilerde, hem de pek çoğunda, sofralar değişik şakalara da sahne olur. Grup içinde 'şakacı' biri veya her söylenene inanan bir saf varsa, şaka genellikle kaçınılmaz hale geliyor. Yaşadıklarımıza bakıyorum da, "Ne kadar yol-yordam bilen insanlarmışız o zaman" diye düşünüyorum.

En kalıcı dostluklar çıkılan gezilerde birbirini tanıyıp kaynaşan kişiler arasında kurulurdu. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan veya herhangi bir üst düzey bürokrat, hatta geziye davetli işadamı sizin ne denli 'gazeteci' olduğunuzu gezilerde dener, siz de etrafınızdakilerin 'dostluğunu' böyle ortamlarda sınardınız.

Geriye dönüp bakıyorum da, son 30 yıl içerisinde pek çok önemli kaynağımı gezilerde tanıdığımı, sonrasında dost kaldığımızı fark ediyorum. Turgut Özal'ın 'gazeteci' kökenli basın müşaviri Can Pulak meselâ; şimdilerde ne zaman kendisiyle karşılaşsam içimde o dönemle ilgili ılık bir meltem serinliğini hissettirir bana...

Eskiden 'haber' diye her gazetecinin önem verdiği bir uğraş vardı ve meslekteki ün o alanda yapılanlarla ölçülürdü; o sebeple gezilerde herkes diğer gazeteciler tarafından haberde atlatılabileceğini düşünür ve tetikte dururdu. Topluca alınan brifinglerle yetinilmez, gözden kaçırılmak istenen ayrıntılar heyetten birilerinden koparılmaya çalışılırdı. Özal rahmetli, gazetecilerin bu özelliğini bilir, ertesi gün manşet olmasını arzu ettiği ayrıntının birkaç gazetecinin kulağına fısıldanmasını sağlardı.

Sofralarda yapılan şakaların daha çok 'haber atlatma' üzerine olduğunu tahmin ediyorsunuzdur. "Devletlu dün gece falanca ve filânca ile görüşmüş" veya "Dışişleri müsteşarı feşmekâncanın mektep arkadaşı ya, bir tek onunla konuşmuş" türü balonlara inanan çıkarsa, ertesi gün gazete manşetleri öğrenilene kadar kıpır kıpır gezerdi o saf...

Ne gazetecinin dilinden ve alışkanlıklarından haberdar politikacılar var şimdi, ne de "Haberin büyüğü ona verilmiş" denildiğinde rakibi kendisini atlatacağı için huzuru kaçacak gazeteci....

Şakalarımız da başka konularda oluyor...

Geçtiğimiz günlerde Türk Hava Yolları'nın 123. Uçuş noktasının açılışı için Tanzanya'ya gittik, biliyorsunuz. Döneli neredeyse iki hafta olacak, millet orada görüp öğrendiklerimizi değil, kafiledeki kadın gazetecilere 'olmayan tacizi' konuşup duruyor...

Hem de kafiledeki kadın gazetecilerin onurunu yaralayacak biçimde...

Anladığım kadarıyla her şey kahvaltı masasında yapılan bir şakayla başlamış: Birbiriyle iyi anlaşan iki kadın meslektaş şaka kaldıracağını düşündükleri bir hemcinslerine takılmayı kararlaştırmış ve onun kulak hizasında Zanzibarlı bir genç tarafından sözle taciz edildiklerini konuşmaya başlamışlar... Onlara kulak veren kadın köşe yazarı da, "Aaa, aynı çocuk bana da 'Evli misin?' diye sormuştu" deyivermiş...

Demekle kalsa iyi; döndüğünde "Zanzibar'da tacize uğradık" diye konuyu köşesine de taşımasın mı? Şaka bu yolla kısa zamanda başka bir şey oluverdi.

Ben de Zanzibar'daydım, gruptan kopmamaya gayret ettim, ama dönene kadar bu olayın ne ciddisinden ne de şakasından haberim oldu.

Sonrasında iş o kadar dallanıp budaklandı ki, gruptan dördüncü bir yazarın (o da kadın) yazdıklarından hereketle, "Kadınlar taciz edilmemiş, o kadınlar gruptaki bir erkeği taciz etmişler" türü yakıştırmalar bile çıktı İnternet âleminde... O gün akşama kadar "Hayır efendim, öyle bir şey asla olmadı" cevabını vermek zorunda kaldım.

Umarım doğru değildir, umarım bu da büyük bir şakadır: Önceki gün, birkaç sitede, "Taciz ithamına maruz kalan Zanzibarlı gencin ifadesi" diye akıl almaz iddialar döküldü ortalığa... Doğruysa, çocuk karşı-saldırıya geçmiş olmalı...

"Bu kadınların-kızların aileleri, yakınları, dostları, düşmanları vardır" diye düşünmeksizin yazılan-çizilenler, gözleri bantlı fotoğraflarıyla teşhirler ortalığı sarıverdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.